Arınmışlığı sordu bana, şöyle dedim : 'Kes kanatlarını yokoluş makasıyla... Madem beni izlemiyorsun...'
* Alevin ışığı, gerçekliğin bilgisidir; sıcaklığı gerçekliğin gerçekliğidir; onunla birleşme (tek oluş) ise, gerçekliğin doğrusudur.
* Ona ne alevin ışığı yetiyordu ne de sıcaklığı; kendisini alevin içine fırlatıverdi. Bu sırada, onun söylentilerle kanmadığını bilen arkadaşları, son iç görüsünü anlatması için gelmesini bekliyorlardı. Ama o anda pervane, yanmış, kül olmuş, dağılmıştı; ne bir biçimi kalmıştı, ne bedeni, ne de ayırdedici bir belirtisi. Şimdiki duyarlığıyla dönebilir miydi arkadaşlarının yanına? Şimdiki ruhsal durumuyla dönebilir miydi? O, iç görü aşamasına varınca, sözlerden uzaklaşmayı başarmıştı. İç görüsündeki varlığa ulaşınca da, iç görüyle bir ilişkisi kalmamıştı.
* Her durakta iki ayrı bilgi vardır; bu bilginin bir bölümü algılanabilir, diğer bölümü algılanamaz...
* Eğer iyi yönlendirilen, dolaylı bilgiyle hoşnut kılınsaydı, aynı yolu arayan bir kimse, dolaylı bir belirtiyle yetinmez olur muydu?
* Benlik, bir öznedir; ama belirlenmiş nesne de, gerçekte bir öznedir; öyleyse nasıl belirlenir?..
* Doğru, görünen ve görünmeyen her şeyi kapsar, biçimleri hoş görmez...
* Önce kıskançlığını gizler, sonra açığa vurur. Saygılı bir korkuydu bizi ayıran, şaşırmaydı bizi ondan yoksun bırakan...
* Daireye bakan, ona içinden değil de dışından bakar...
* Bundan daha güzel olanı, öncesiz nokta hakkında konuşmaktır; kaynaktır o; ne büyür, ne küçülür, ne yok olur...
* Hiçbir sığınak yok!..
Ama insanoğlu dolaylı tanıklığa başvurur; bir sığınağa kaçar, kıvılcımlarından korkar, niyeti bozulur ve yoldan çıkar.
* Arınmışlığı sordu bana, şöyle dedim : 'Kes kanatlarını yokoluş makasıyla... Madem beni izlemiyorsun... '
Sonsuz Anlayış Denizi Şöyle Gösterilebilir:
Yürek(gönül) gözüyle gördüm efendimi
Sordum : 'Kimsin sen?' Dedi 'Sen'
Ama senin için 'nerede'nin' yeri yoktur
Senin bağlı olduğun bir yer yoktur.
Akıl seni, zaman içinde belirli bir varoluşun
içine yerleştiremiyor,
İşte bu yüzden bilemiyor senin nerede olduğunu
Sen tek varlıksın tüm 'burada'ları' kuşatan;
Neredeyse yanıt olacak hiçbir yerde
bulunmayan noktaya kadar...
* Bilirdi ki, konuşmanın uygun biçimi, içeriği yaklaşma olan konuşmadır. Sözlere kavranış veren bu anlam ise, Tanrının doğrusudur, yaratıklarının düzenlemesi değil. Bu yaklaşma, yalnızca güçlü isteğin döngüsünde olanaklıdır...
* Tanrı, kendisinden başkasıyla ya da öz dostlarından başkasıyla konuşmaz...
* Senden uzak olmak diye bir şey yok benim için, çünkü biliyorum uzaklığın ve yakınlığın bir olduğunu...
* Terkedildiysem, benim gözümde, beni terkedişin benim yoldaşım olmuştur; işte bu yüzden terketmek ve gerçek aşk, daha da birdir.
* Bir şey ancak karşıtının yardımıyla kavranabilir...
* Düşüncelerimi ve söylediğim sözleri reddetseydim, onur katından aşağı düşerdim...
* Yukarı çıkma girişiminde başarısız oldu; çünkü yanan çalısı direniyordu. Kendini, konakladığı yerin ateşiyle yüksekteki konumun ışığının arasında buldu.
Çimenlikte, gizli bir göl vardı. O, bu bolluğun içinde susuzluktan kıvranıyordu. Acıyla haykırdı, çünkü ateş kendisini yakıyordu; korkusu gerçek bir korku değildi, yalnızca öykünmeydi; körlüğü sadece bir gösterişti işte geldi!
Ey kardeşlerim! Anladıysan, bu geçidi tüm darlığıyla kavramışsındır, tüm gerçek dışılığıyla hayalinde canlandırmışsındır ve üzüntüyle, kaygıyla geri dönmüşsündür...
Ama anlatımı bulanıklaştı ve düşüncesini yitirdi; bu yüzden, şöyle dedi: 'Ben ondan daha iyiyim.' Kendini gizledi, tozu önemsedi ve kendi üzerine lanet getirdi. Sonsuz zaman sonrasına kadar...
* Kendine dönük bilinçler, Ondan çıkar ve ona dönerler, onda işlerler, ama mantık açısından gerekli değildirler.
* Tüm insanlar 'parçaları iyi birleştirilmemiş bir yapı gibi'dir...
* Her belirleme, bir sınırlandırmadır ve sınırlandırıcı sıfatlar sınırlandırılmış amaçlara uygulanır...
* Ruhtan ayrılmış olmayan, ruhtan tümüyle yoksun değildir...
Hallac-ı Mansur /Tavasin 'Enel Hak...'