Yalandır kısalığı yaşamın... Ve özellikle insan dediğimiz şey, inançlı bir insan soyunun parçasıysa... Edip Cansever ...

Önemli olan Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı’da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir… Hakan Günday

Ölüler Evinden Anılar...

Dayak yemeye alışkın olanların hem sırtları hem de ruhları nasırlanmıştır...



Döktükleri kanı bir kaplan gibi ihtirasla içen kimseler vardır. En iyi insanların bile sırf alışkanlık yüzünden birer vahşi hayvan haline gelebileceğini kabul ediyorum. Kan ve kudret, zorbalık ve sapıklığı doğurur. Akıl ve ruh en tabiat dışı zevklere alışır. Zorbanın içindeki insan kaybolup gitmiştir. Onun, insan vicdanına geri dönmesi, pişmanlık duyması ve yeni bir hayata doğması imkansızdır...

Satır Arası Cümle Ve Kesitler...

* Hapishane iyi bir sabır okuludur...

* İnsanoğlu çok dayanaklı bir varlıktır. Her şeye çabucak alışan bir varlık...

* Duyduğuma göre biri buna benzer verilerden öğrenimin halkın felaketine sebep olduğuna dair bir sonuç çıkarmış. Bana kalırsa yanlış bu çıkarsama. Bu ahlaksal çöküşün sebeplerini başka yerlerde aramalılar bence. Aslına bakılacak olursa öğrenim halkta kendini beğenmişlik duygusu meydana getirir, ama bence bu önemli bir kusur değildir...

* İnsan anasının ve babasının sözlerini dinlemedi mi sonunda trampetlerin ve borazanların seslerine itaat eder...

* ‘İnsan, altın iplikle işleme yapamayınca, taş kırmaktan başka çaresi kalmaz...’

* ‘Şeytan bizleri buraya getirip, tıkmadan önce muhakkak üç çift ayakkabı eskitmiştir...’

* Mahkum bir noktaya kadar alçakgönüllü ve uysaldır ama bu nokta aşılmamalıdır...

* Zindan hayatı, kürek çalışmaları caniyi yola getirmezler; sadece cezalandırırlar ve toplumu daha sonra işleyebilecekleri cana kıymalara karşı garanti altına alırlar... Zindan hayatı ve yapılması en güç işler canide ancak kini, ancak yasaklanmış zevkleri ancak korkunç bir umarsamazlığı geliştirirler... Öte yandan ünlü hücre sistemiyle ancak aldatıcı ve yanlış sonuç elde edilebilir, ben bundan eminim. Bu sistem kişinin en canlı tarafını emer, ruhunda gergin bir hava meydana getirir, onu zayıflatır, korkutur sonra da bu içinden kurumuş ve yarı deli bir hale gelmiş mumyayı size yola gelen, pişmanlık duyan bir örnek gibi tanıtır...

Tabii topluma ve kurallarına karşı gelen cani toplumdan nefret eder, hemen her zaman kendinin haklı, toplumun haksız olduğunu kabullenir... Toplumun ona verdiği ceza ile zaten artık affa uğramış olduğuna, topluma karşı bir borcu kalmadığına inanır... Duruma suçluyu suçsuzmuş gibi gösterecek bir açıdan da bakılabilir... Bununla beraber ilk çağdan beri ve bütün memleketlerin hukuk kurallarına göre insan, insan kaldıkça her yerde ve her zaman suçların suç olarak kabul edildiğine ve bunlara hep aynı gözle bakılacağına herkes inanmıştır. En korkunç, en soysuz hareketlerin, en canavarca, en alçak cinayetlerin çocuksu ve içten gelen bir neşeyle anlatıldığını ben yalnız zindan da duydum...

* Yaşamak için yaratılmış ve yaşamaktan hoşlanan, toplumdan ve normal hayattan çekilip alınmış olan bu yaratıkların normal olarak, tabii olarak, iyi niyetle, keyifle davranmaları gerçekten nasıl mümkün olabilirdi?...

* Mahkumun önceden farkında bile olmadığı sapık eğilimleri ancak tembellik geliştirebilirdi... İşsiz güçsüz, kanunsuz, kendine ait bir şeyi olmadan insan yaşayamaz, alçalır ve hayvanlaşmış olur...

* Para bir nevi hürriyet demektir, hürriyetten tam olarak mahrum olan biri için on defa daha değerli bir şeydir... Harcamak imkanını bulmasa bile para cepte şakırdadıkça insan yarı yarıya teselli bulur...

*Yasak meyvenin daha tatlı olduğunu bilmeyen yoktur...
* İş güç, uğraş ise suç işlemekten alıkoyuyordu onları... İş güç, olmasa mahkumlar bir kavanoza kapatılmış örümcekler gibi birbirlerini yerlerdi...

* Kaçakçılık özelliği olan bir suçtur... Mesela çıkarın bu alanda ikinci derecede bir rolü olduğuna kim inanır?... Kaçakçı ihtirasla, içinden geldiği için, başka türlü yapamadığı için kaçırır... Bir bakıma o da sanatçıdır... her şeyi göze alır, en büyük tehlikelere göğüs gerer, hile yapar, başarıya ulaşmak için çareler düşünür, başını beladan kurtarmak için, var gücüyle çalışır; hatta bazen hareketlerinde bir doğaçlama, bir içten gelim bile vardır. Bu, kumar kadar kuvvetli bir ihtirastır...

* Zorla yapılan her işte bir işkence, manasızlık, alçalma payı vardır...

* İnsanın olaylara kendi gözleriyle bakarak edindiği bilgiler başka birinin anlattıklarından tamamen farklı oluyor...

* Cezanın süresi farklı olabilir. Ne var ki, aynı cinsten suçların değişikliği göz önünde tutulursa ceza sürelerindeki farklılık önemsizdir... Ne kadar çok suçlu tipi varsa, o kadar da çok suç tipi vardır...

* Birbirine benzemeyen, birbirinden bu kadar farklı olan bu insanlara aynı cezaları vermek doğru mudur?..

* Mahkumlarla uğraşan herkes (gardiyanlar başta olmak üzere) onlara karşı yanlış tutum sergiler. Bir mahkumu elinde bıçak, üzerlerine her an saldıracakmış gibi düşünürler. İlgi çeken nokta onlara korku saldıklarını mahkumlarında çok iyi biliyor olmasıdır. Bundan dolayı büyük bir gurura kapılırlar. Oysa onları en iyi yönetenler, mahkumlardan hiçbir şekilde çekinmeyenlerdir...

* Bazı şeylerin yaşamadan anlaşılabilmesi mümkün değildir. Manevi acıların, maddi acılardan çok daha ağır olduğunu söyleyebilirim...

* İnsan bazı durumlarda çektiği acıların bilincine varmaktan sanki zevk alır. Bir gün buralardan nefret edeceğimi düşününce içimi boğucu bir yılgınlık kaplıyordu. İnsanların alışkanlıklarına ne kadar teslim olduklarını o zaman bile anlamıştım...

* Kötü insanlar her yerde, her zaman vardır. Ama kötülerin arasında iyiler de bulunur diyordum kendi kendime. Böylece avunmak istiyordum. Kim bilebilir? Belki de bu insanlar, duvarların ötesinde, hapishanenin dışında yaşayanlardan daha da kötü kimseler değillerdir...

* Mahkum kelimesi, insanın iradesinin elinden alınmış olduğunu gösterir...

* Özgürlük için feda edilemeyecek bir şey var mı?..

* Bazıları insanın hem cinsine karşı gösterdiği en yüce sevgisinin bile bir bencillikten ileri geldiğini söylerler...

* Karanlıklar içinde yapayalnız yaşamanın imkansız olduğunu da biliyordum...

* Bir mahkumun herkesin gözü önünde kaçmaya kalkışmayacağı apaçık bir şeydir...

* Koyun postuma gelince dostum, ona bakmazsan için bulanmaz...

* Bir mahpusun umutları ile hür bir insanın umutları arasında hiçbir benzerlik yoktur...

* Zincire vurulanlar ölünceye kadar hapishanede kalırlar. Ama yine de zincire vurulma zamanının bitmesini deli gibi arzu ederler... Gerçekten de bu umut olmasa zincirlenmiş bir kimsenin, ölmeden ya da delirmeden on yıl dayanması olur mu?..

* İnsanlar karışıklık ve devrim çağlarında birden ön saflara geçmek, hareketlerde önemli bir yer alarak bütün güçlerini kullanmak ve ortaya dökmek fırsatını bulurlar. İnsanlara sözle tesir edemedikleri için bir kalkınmanın ya da devrimin başbuğu olamazlar ama böyle bir hareketin en faal üyesi ya da başlatıcısı olurlar. Gürültü patırdı etmeden işe girişir ve en tehlikeli engelleri ilk olarak aşarlar. Gözleri hiçbir şeyden yılmaz. Arkalarından gelenler onları kayıtsız şartsız takip eder ve hayatlarını kaybederler...

* Bir kimsenin kendisinden bu kadar emin olması ve kendini Tanrı’laştırması en uysal adamın bile nefret etmesine, başkaldırmasına yol açar...

* Düşkün insanların en fazla kızdıkları şey, kendilerine yüksekten bakılmasıdır...

* Tanrı ve para olduktan sonra insan her yerde rahat eder...

* Halkımızın en ilgi çekici ve göze batan özelliği adalete susamış olmasıdır. Halk kendine layık olmadığı bir yere geçmek ve ortaya çıkmak istemez...

* Zincirler, kötülüğün bir işaretidir. Onların bir utancını dile getirirler. Hem maddi, hem de manevi bir yüktürler. Yoksa bir mahkumun kaçmasının önüne geçemezler. Mahkumların en ahmağı bile bu zincirleri kesmek ya da taşla ezip koparmak işini kolaylıkla becerebilir. Demek ki zincirler faydasız bir tedbirdir sadece. Eğer yalnız ceza çekmeyi ifade ediyorlarsa, ölüm halinde olan insanların onları taşımalarının ne manası var?..

* İnsanca davranabilmek çoğu kere ilaçlardan çok daha tesirli olabilmektedir...

* Dayak yemeye alışkın olanların hem sırtları hem de ruhları nasırlanmıştır...

* Üstlerine karşı cürüm işlemiş olan hiçbir kabahati olmadığını düşündüğü halde, karşısındakinin kendileri gibi düşünmediklerini ve belli bir cezayı çekmek zorunda olduğunu bilir. Mahkum, kendisine benzeyenlere, halka karşı cürüm işlememişse, kendisi gibi insanlardan kurulmuş bir mahkeme karşısına çıktığı takdirde affedileceğini ya da haklı çıkarılacağını çok iyi bilir. Vicdan bakımından acı çekmediği için rahattır...

* Döktükleri kanı bir kaplan gibi ihtirasla içen kimseler vardır. En iyi insanların bile sırf alışkanlık yüzünden birer vahşi hayvan haline gelebileceğini kabul ediyorum. Kan ve kudret, zorbalık ve sapıklığı doğurur. Akıl ve ruh en tabiat dışı zevklere alışır. Zorbanın içindeki insan kaybolup gitmiştir. Onun, insan vicdanına geri dönmesi, pişmanlık duyması ve yeni bir hayata doğması imkansızdır...

* Zevk almanın sınırsızlığı herkesi baştan çıkarır. Bu durum toplumun bütününe yayılır. Bu çeşit davranışlara keyifsizlikle bakan bir toplum iliğine kadar çürümüş demektir. Kısacası, bir insanın başka bir insanı dayakla cezalandırması toplumun yaralarından biridir. Bu çeşit cezalar, toplumdaki birlik duygusunu öldürür, onun parçalanmasına yol açar...

* Bir nesil, geçmişten kendisine miras kalan huylarından hemen kurtulamaz...

* Bir damar vardır, bu damar kesilmezse insan ölmez. Ne kadar kan kaybederse etsin, boğuşmaya devam eder...

* İnsanın sineklere alışabileceğini de tecrübe ile öğrendim. Ama bu hayvanlara dayanmak yine de kolay değil. İnsanı o kadar taciz ederler ki sonunda sanki nöbet tutmuş ve çıldırmış gibi usanıp yatmak zorunda kalırsınız...

* Köpekler, hemcinslerinin kendi kendilerini küçük düşürmelerinden hoşlanırlar...

* Kartal, hür ve gururlu bir kuştur. Onu hapishaneyi alıştırmak mümkün değildir...

* Mahkumun beslediği umutlar ne derece gerçekten uzaksa, başkalarına bu sırrı açmaktan çekinmesi de o kadar şiddetli oluyordu...

* Belli bir gayesi olmayan ve bu gayeye erişmek için gayret sarf edemeyen kimse yaşamaz. Bütün umutlarını kaybeden kişi, düşkünlüğü içinde canavar kesilir...

* Ruh gelişmesini belirleyecek bir ölçü bulmak imkansızdır... Bu ölçü öğrenim de olamaz...

* İradesi kuvvetli bir kimse için alışkanlıkların değiştirilmesi belki zor ama imkansız bir şey değildir...

* Bir insanın içinde bulunduğu tabii çevrenin dışında yaşamaya çalışması kadar acı bir şey olamaz...

* Mahkumlar aslında isyancı ve zor ve beğenen insanlardır...

* Liderler hem hapishane hayatında, hem de çalıştığı yerde ve askerlerin yanında göze çarpmış kimselerdir. Başkalarına benzemeyen bu insanların ortak özellikleri vardır ve bunlar her yerde aynı kalırlar. Adalet için yanıp tutuşan bu adamlar adaletin hemen ve kaçınılmaz bir şekilde gerçekleşebileceğine inanırlar. Bu adamlar arkadaşlarından daha budala oldukları söylenemez. Hatta onlar arkadaşlarından daha zekidirler. Ama heyecanlı oldukları için hesapsız ve basiretsiz hareket ederler. Eğer, halk kitlelerini başarıya ulaştırabilen liderler varsa bunların yukarıda sözü geçenlerden bambaşka insanlar olmaları gerekir. Bu çeşit insanların da bizim aramızda pek az bulunduğu söylenebilir. Benim sözümü ettiğim liderler ise daima başarısızlığa uğrarlar. Bu davranışlarını da cezaya uğramak suretiyle öderler. Onlar ateşlilikleri yüzünden başarısızlığa uğrarlar ama arkadaşlarını tesir etmelerini sağlayan ezellikte bu ateşliliktir. Savundukları meseleye kendileri inandıkları ve heyecanlandıkları için yanlarındakileri de aynı şeye inandırabilirler. Oysa inandıkları şeylerin ne kadar çocukça olduğunu görüp şaşmamak elden gelmez. Önemli olan onların en önden gitmeleri ve hiç korkmamalarıdır. Hiçbir vasıtaya başvurmadan hedeflerine dosdoğru gitmeyi tercih ederler. Ama sonunda kendileri kaybederler. Sıradan hayatta bu çeşit insanlar sinirli, gururlu, heyecanlı ve sert kimselerdir.

* İnsanların kendi istekleriyle değil de kuvvet zoruyla bir araya getirildikleri her yerde olduğu gibi bir menfada da, öyle sanıyorum ki, bu insanlar herhangi bir yerde olduğundan çok daha kolaylıkla birbirlerinden nefret ederler. Bu durumun sayısız sebepleri vardır...

* Başarı insanlar için çok önemli bir şeydir...

Fyodor Mihailoviç Dostoyevski






Share/Save/Bookmark