Yalandır kısalığı yaşamın... Ve özellikle insan dediğimiz şey, inançlı bir insan soyunun parçasıysa... Edip Cansever ...

Önemli olan Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı’da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir… Hakan Günday

Kill Bill Volume 2...


Seyir aşaması Volume 1 'deki olayların perde arkasını ve olayların seyrini ön planda tutmuş... Türlü entrikaların döndüğü sahneler... Ve hiçbiri masum olmamakla beraber, yine de genelleme olarak değil de, seyiri doğrultusunda ele almak gerekir... Eğer bir genelleme yapmak gerekirse, iki kişinin hesaplaşması hariç, bütün bu entrikaların, kalleşliğin sebebi güç istemi değilse, nedir?..
Güç İstenci kendi eytişimi gereği zor ve şiddet istencinde somutlaşır. ‘Zor’
kendini güç kavramının arkasına gizleyen yabanıllıktır. Başka bir deyişle,
saldırganlıktır. İşi yokediciliktir. Aziz Yardımlı

İlk olarak katliam sahnesi baz alınıyor...

Gelinin kaçmasında ki sebep, hamile olması ve bu bebeği o ortamda büyütmek istememesi... Ne var ki, tek başına verilmiş bir karar, dahası babanın bebekten bile haberi yok... Öldüğünü zanneden adam, katili her yerde ararken karşısına gelinin çıkması... Ve ilerisi... Karnı burnunda bulduğu gelin damat adayıyla tanıştırırken babam diye tanıtması...

Seven bir adamı, babam diye tanıtması, karnının burnunda olması... Seven biri için elbette acı bir şey bu... Aldatma ve ihanet hissi... Ve gelinin masum olmadığını görüyoruz... Ne var ki, yine de katliamı doğurmazdı... Ve burada ki yok etme istemi güç'den kaynaklanmıyor.
Bill ile Budd Diyalog...

-Suçluluktan kaçmam ve cezamı çekmekten de korkmam... O kadın intikamı hak ediyor bill ve biz de ölmeyi hak ediyoruz... Ama işin aslı o da hak ediyor... Sanırım olacakları görecez galiba.

Yapılanların bedelini ödemeyi hak ettiğini düşünürken, onun da hak ettiğini düşünmesi... Burada bir yanılsamamı var. İkisi arasında özel bir diyalog yokken, neden o hak etsin ki... Bir şekilde aynı yolu yürüdükleri için olsa gerek, ayna da kendini görüyor olmalı...

Pai Mai'nin Acımasız Eğitimi...

5 nokta avuç patlayan kalp tekniği nedir...
Basitçe söylenirse tüm dövüş sanatlarının en ölümcül darbesi... Sana parmak uçlarıyla vücudunun 5 basınç noktasından vurur ve sonra çekilir. Sen 5 adım attıktan sonra kalbin vücudunun içinde patlar... Ve sen bunun sonunda ölüp yere düşersin...

Bill ile diyalog...

- Arkadaşça bir yarışma...

- Yaşlanınca yalnız kalırlar... Bu kişiliklerinde bir değişikliğe sebep olmaz ama dostlarının değerini öğretir...

- Bu basamakları yeniden görmek bile canımı yakıyor... Yukarı çıkıp kovalar dolusu su taşırken çok fazla eğleneceksin...

- Seni ne zaman görebilcem...

- Bu sana bağlı...

- İmalı konuşma, karşılık verme. En azından ilk yıl için... Sana ısınmasını sağlaman gerek... Beyazlardan tiksinir, Amerikalılar midesini bulandırır ve kadınlar için nefretten başka şey beslemez. Yani senin durumunda biraz uzun sürebilir...

Pai Mai ile diyalog...

- Seninle konuşulmadığı sürece konuşmayacaksın.... Eğer beni anlamazsan ben de seninle bir köpekle konuştuğum gibi konuşurum...Sana bağırır, sana gösterir, seni sopamla döverim...
- Öfken beni çok eğlendirdi... Bana rakip olabileceğine inanıyor musun yoksa?
- Hayır
- İstediğim zaman öldürebilirim...
- Evet
- Ölmeyi istiyor musun
- Hayır
- Öyleyse aptal olmalısın
- Kalk ve aptal yüzüne bakmamı izin ver...
- Acınası arkadaşım iyi yapabildiğin bir şey var mı? Ne oldu sana dilini mi yuttun?...
-Artık benim kolum... Ona istediğimi yapabilirim...eğer beni durdurabileceksen denemeni öneririm...
- Yapamam
-Çaresiz olduğun için mi?
-Evet
-Bunu daha önce hissettin mi peki?
-Hayır
-Şu anda bir kartalla savaşan solucan kadar çaresizsin
-Evet
-Bu başlangıç
-İsteğin böyle bir güce sahip olmak mı yoksa?
-Evet
-Eğitimine başlayacaz yarın
-Kolun bana ait olduğuna göre güçlü olmasını istiyorum
-Bunu yapabilir misin
-Evet ama bu kadar yakından değil
-Öyleyse yapamazsın
-Düşmanın kim önünde duran 7 santim mi
-O zaman ne yapacaksın
-Kabuğuna mı çekileceksin
-Yoksa yumruğunu içinden mi geçireceksin
-Şimdi başla hadi.
-Tahta elinden korkmalı. Tam tersi değil.
-Yapamamana şaşmamalı.
-Başlamadan yenileceğine ikna olmuşsun.

*Köpek gibi yemek istiyorsan, dışarda bir köpek gibi yaşayıp uyuyabilirsin. İnsan gibi yaşamak istiyorsan o çubukları al...

Çok acımasız ve zorlu bir eğitim : ) Ne var ki, basamakları çıkmak kolay değildir...

9.cu bölüm Elle ve Budd...

Gelinin öldüğünü zanneden Budd kılıcını satmak için Elle'yi arar...

-Dediklerine göre yaşlı insanların bir numaralı katili emeklilikmiş... İşi olan insanlarsa işlerini yapmak için daha çok eğilim gösterirmiş... Düşünüyorum da savaşçılar ve düşmanları arasında aynı ilişki var... Artık düşmanınla savaş alanında yüzleşemeyeceğine göre sen ne hissediyorsun?.. Söylesene rahatlama mı?.. Yoksa pişmanlık mı?..

-İkisinden de biraz...

-Saçmalık... İkisinden de biraz hissettiğinden eminim... Ama birini diğerinden çok daha fazla hissettiğini adım gibi biliyorum... Yani önemli olan hangisi...

-Pişmanlık...

Elle pek bir kalleş çıktı... Yaptıkları anlaşmaya sadık kalmayarak kendi silahıyla öldürdü. Üstelik kalleşçe... Çantanın içinden çıkan Mamba yılanı, en azından aynı yolu yürüyen arkadaşlar için aklına gelmezdi herhalde ... Ne var ki, gelin hala yaşıyordu ve onunla da hesaplaşması gerekiyordu.

-Balık kaşlarını beğendin mi seni işe yaramaz yaşlı aptal... Ell seni kalleş köpek. Sana söz veriyorum. Balık kaşlarını zehirledim ve ona dedim ki benim için senin gibi işe yaramaz yaşlı bir aptalın sözünün hiçbir değeri yok... Çok doğru ustanı öldürdüm. Şimdi de seni öldürcem... Üstelik kendi kılıcınla yapacam... Ki bu çok yakın bir gelecekte benim kılıcım olacak... Senin geleceğin yok...

Amaçlarına kalleşçe ulaşmaya çalışan biri... Bilmediği şey çekirge bir sıçrar, iki sıçrar üçüncü de güm : ) Ve kalan diğer gözünü de gelin çıkarır... Ve objektiflerde bir görüntü... Mamba yılanı... Kendi silahıyla ölmek... O yılan onun nefes almasını sonlandıracak...

Son bölüm Yüz Yüze...

Kızının yaşadığını öğrenmesi ve itiraf anı, sanki birazcık da ilanı aşk gibi bir şey söz konusu... Ne var ki geriye dönüş olmuyor...

-Kızımız yaşamla ölümü öğrendi.
-Annene emilyoyu ne olduğunu söyler misin? Onu öldürdü. Emilyo onun balığıydı. Nasıl öldü?.Sen ne demiştin?..
-Kazayla üstüne bastım...
-Bunu merak ettim. Nasıl oldu da ayağın kazayla emilyonun akvaryumuna girmeyi başarmıştı. Bana hayır hayır dedi. Emilyo bastığımda halının üstündeydi. Hımm... Gizem artıyor... Peki emilyo halının üstüne nasıl gelmişti. Ve annesi orda olsan onunla gurur duyardın. Yalan söylemedi. Dediğine göre emilyoyu akvaryumdan çıkarmıştı. Ve halının üstüne koymuştu. Emilyo halının üstünde ne yapıyordu.
-Çırpınıyordu.
-Ve sen üstüne bastın. Peki ayağını kaldırdığın zaman emilyo o zaman napıyordu?.
-Hiçbir şey.
-Çırpınmayı kesmişti deme.
Daha sonra söyledi. Ayağını kaldırıp emilyonun artık çırpınmadığını gördüğü anda ne yaptığını anlamıştı. Sence de bu yaşam ve ölümün mükemmel görsel tarifi değil mi. Halının üstünde çırpınan bir balık. ve halının üstünde çırpınmayan bir balık. O kadar güçlü ki, ölüm ve yaşam kavramı hakkında hiçbir şey bilmeyen dört yaşındaki bir çocuk bile ne demek olduğunu anlamıştı.
-Emilyoyu sevmiştin deme...
-Evet
-Bende anneni seviyorum. Ama bende ona senin emilyoya yaptığını yaptım.
-Annemin üstüne mi bastın. Daha kötü. Anneni vurdum. Bugün yaptığımız gibi oyundan vurmakda değil. Onu gerçekten vurdum.
-Neden?. Ne olduğunu mu görmek istedin.
-Hayır eğer vurursam annene ne olacağını biliyordum.
Bilmediğim şey anneni vurduğumda bana ne olacağıydı...
-Peki ne oldu.
-Çok üzüldüm. İşte o zaman yaptığın bazı şeyleri asla geri alamazsın.
...
-Konu sana ve bize geldiğinde cevaplanmamış birkaç sorum var. Şimdi bu intikam hikayesi finaline ulaşmadan önce bazı sorular soracam. Gerçeği söylemeni istiyorum. Ne var ki zaten açmazda burda yatıyor. Çünkü konu ne zaman benden açılsa bana sorarsan sen kesinlikle ama kesinlikle gerçeği söylemiyorsun. Özellikle bana. Ve en kötüsü kendine de...Ve konu ne zaman benden açılsa ben kesinlikle ama kesinlikle senin söyleyeceğin hiçbir şeye inanmıyorum.

-Bildiğin gibi çizgi romanları çok severim. Özellikle de Süper kahramanlar hakkında olanları severim. Süper kahramanları içine alan tüm mitolojiyi gerçekten çok ilgi çekici bulurum. Örneğin en sevdiğim süper kahraman Süperman. Mükemmel. Ama mitoloji sadece harika değildir. Şimdi süper kahraman mitolojisinin ana özelliği
bir süper kahraman ve onun diğer kişiliğinin olmasıdır.
Batman aslında Bruce Wayne'dir.. Örümcek adam aslında Peter Parker'dır. Kahraman sabah uyandığında Peter Parker olur. Örümcek adam olması için bir kostüm giymesi gerekir. Ve işte bu açıdan süper man tek başınadır. Süper man süper olmamıştır. Süper man süper man doğmuştur. Süper man sabah uyandığında yine her zaman ki gibi süper mandir. Onun ikinci kişiliği Clark centtir. Üstünde büyük kırmızı S olan elbisesi kentler onu bulduklarında onun sarılı olduğu battaniyedir. Onlar onun kiyafetidir. Kent ne giyer gözlük, iş kıyafeti, kostümü budur. Süper man bizi Clark kentler olarak görür. Peki... Clark kentin özellikleri nelerdir. O zayıftır ve kendinden asla emin değildir. Clark kent Süper manin tüm insanlığa eleştirisidir. Tıpkı Beatris Kido ve bayan Tomi Plinton gibi. Evet sonuca geliyorsun.
Arlin Plinton kostümü giyebilirsin. Ama sen Beatris Kido olarak doğdun. Ve her
sabah uyandığında hala Beatris Kido olacaksın.
-Bana Süper kahraman mı diyorsun.
-Ben sana katil diyorum. Doğuştan bir katil. Hep öyleydin. Hep öyle kalacaksın. Elpasoya taşınman kullanılmış bir plak satan dükkanda çalışmaya çalışman Tomyle sinemaya gitmen kupon kesmen bu senin kendini işçi arı olarak saklama çabandır. Bu senin kovana karışma çabandır. Ama sen işçi arı değilsin. Sen yalnız bir katil arısın. Ve ne kadar bira içersen iç ve barbekü yaparsan yap ya da poponu ne kadar büyütürsen büyüt dünyada hiçbir şey bunu değiştiremez. İlk soru : Elpasodaki hayatın gerçekten yürüyeceğine inandın mı?
-Hayır. Ama Bibi olsa yürürdü.
-Beni yanlış anlama . Bence sen harika bir anne olurdun. Ama sen bir katilsin.
-Bana ulaşmak için öldürdüğün o kadar insan kendini iyi hissettirdi deme.
-Evet.
-Hem de her biri deme.
-Evet .
-Bunlar ısınma sorularıydı. Şimdi sıra Altmışdört binlik soruya geldi. Neden bebeğimi alıp benden kaçtın.
....
-O çubuk maviye dönmeden önce bir kadındım. Senin kadının. Senin için öldüren bir katildim.... O çubuk maviye dönmeden önce senin motosikletten hızla giden bir trenden atlayabilirdim. Ama o çubuk maviye döndükten sonra bu şeylerin hiçbirini yapamazdım. Artık yapamazdım. Çünkü ben anne olacaktım. Bunu anlayabilir misin.
-Evet.
-Neden şimdi değilde o zaman söylemedin.
-Öğrendiğinde ona sahip çıkacaktın. Ben bunu istemiyordum.
-Bu kararı sen veremezsin.
-Evet. Ama doğru karardı ve bu kararı kızım için verdim. Çünkü o doğmayı temiz bir hayatı hak ediyordu. Seninle hiç girmemesi gereken bir hayatın içinde doğacaktı. Seçmek zorundaydım. Ve onu seçtim. Biliyor musun 5 yıl önce hiç olmayacak imkansız şeylerin bir listesini yapmamı isteseler senin işimi bitirmek için kafatasımda bir delik açacak olman listenin en başında yer alırdı. Ve yanılmış olurdum yine.
-Özür dilerim bu bir sorumuydu. Hiç olmayacak şeylerin imkansız bir listesi. Evet bu anlamda yanılmış olurdun evet.
-Evet. Geri dönmediğin zaman doğal olarak lisa bontun ya da bir başkasının seni öldürdüğünü düşündüm. Ve kayıtlara geçsin.
Ölmediği halde birinin sevdiği birinin öldüğünü düşünmesine sebep olmak, büyük bir acımazlık...
Tam üç ay yasını tuttum. Ve yasının üçüncü ayında izini buldum. Ve izini bulmaya da çalışmıyordum. Seni öldürdüklerini sandığım lanet olası pisliklerin izini bulmaya çalışıyordum. Ve seni buldum. Peki bulduğum neydi. Sadece hayatta değildin. Aynı zamanda aptalın biri ile evleniyordun... Ve hamileydin. Bende aşırı tepki verdim.
-Aşırı tepki mi verdin. Açıklaman bu mu.
-Sana açıklama yapacam demedim. Sadece doğruyu söyleyecem dedim. Ama eğer fazla anlaşılmazsa daha açık konuşayım. Ben bir katilim. İnsanları öldüren bir pisliğim. Ve insanları öldüren bir pisliğin kalbini kırmanın bazı sonuçları olur. Sen bir kaçını yaşadın. Tepkim gerçekten o kadar şaşırtıcı mıydı.
-Evet öyleydi. Yaptığımız şey sen yapabilir miydin. Elbette yapabilirdin. Ama doğrusu bana yaptığın ya da yapacağın hiç aklıma gelmezdi.
-Çok üzgünüm Kido. Ama yanlış düşünmüşsün. Seninle henüz bitmemiş bir işimiz var. Bebeğim bunu iyi söyledin.

Share/Save/Bookmark