Yalandır kısalığı yaşamın... Ve özellikle insan dediğimiz şey, inançlı bir insan soyunun parçasıysa... Edip Cansever ...

Önemli olan Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı’da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir… Hakan Günday

Seçkinlik ve Sıradanlık III...

Deha ile sıradan insan arasındaki fark bir derece yahut seviye farklı olduğu kadarıyla hiç kuşkusuz niceliksel bir farktır…Fakat kişiden kişiye değişiklikler göstermesine karşın sıradan kafaların benzer şekilde düşünmeye dönük belli bir eğitim içinde olduklarını nazarı itibara alınarak ben bunu aynı zamanda bir niteliksel fark olarak görme eğilimindeyim… Nitekim benzeri durumlarda sıradan insanların düşünceleri derhal benzer istikameti tutar ve benzer hatlar üzerinde ilerler ve bu hakikate istinat etmediği halde yargılarının sürekli olarak birbiriyle nasıl olup ta bağdaştığını izah eder… Tarih boyunca insanlar arasında belli bir takım temel görüşlerin benimsenmesi, her zaman tekrarlanıp yeniden yeniden öne sürülmesi bu ölçüde mümkün olur… Halbuki bütün zamanların büyük kafaları bunlara açıktan ve gizli olarak muhaliftirler…

Bir dahi öyle bir insandır ki, bir nesne bir ayna da nasıl yansıyorsa dünya da onun zihninde öyle yansır
*… Fakat sıradan insanlar da eriştiğinden çok daha büyük bir açıklık ve daha büyük bir belirginlikle… İnsanlık ne öğrendiyse, çoğunu ondan öğrenmiştir… Çünkü en önemli meselelere en derin kavrayış, ayrıntılara takılan bir gözlemci dikkatinden değil, fakat bir bütün olarak eşyanın tam bir yoğunluk içinde kavranışından neşet eder… Ve eğer zihni gelişip olgunluğa erişirse, insanların dört gözle kendisinden beklediği eğitimi o kimi zaman bir şekilde, kimi zaman bir başka şekilde verecektir… Dolayısıyla deha genel olarak eşyanın ve bu demektir ki, eşyanın karşısında olanın, yani kendi benliğimizin fevkalade açık, berrak bilinci diye de tanımlanabilir… Dünya eşyanın ve eşyanın gerçek tabiatının bilgisini edinmek için böylesine büyük bir bağışa sahip olan dört gözle bekler…

Fakat böyle bir insanın doğumu için fevkalade uygun koşulların bir araya gelmesi gerekir ve bu çok nadir rastlanan bir hadisedir… Fark edilebilir biçimde mutad ölçüleri aşan bir akla, irade ile her türlü ilişkinin dışında olduğu için, arızi yahut tesadüfi gibi görünen bu ikinci melekeye sahip olan bir insanın doğumu ancak ara sıra, diyebiliriz ki yüzyılda bir vuku bulur… Doğduğunda da uzun bir süre tanınmadan veya takdir edilmeden kalabilir, birinin önünü ahmaklık keser, bir başkasını kıskançlık boğar… Fakat bir kez bu engellerin üstesinden gelindi miydi, hayatların karanlığını bir ölçüde aydınlatabileceği ya da hayat hakkında kendilerini bilgilendirebileceği umuduyla insanlık kalabalıklar halinde onun ve eserlerinin etrafında toplanacaktır… Onun insanlara söyleyeceği bir bakıma vahye benzer ve kendisi her ne kadar alışıldık ölçülerin ancak bir miktar üzerinde ise de daha yüksek bir varlıktır…

Sıradan insan gibi deha da öncelikle kendisi için vardır… Bu onun tabiatı için temel ve asli bir özelliktir… Bundan ne kaçılabilir, ne de değiştirilebilir… Onun başkaları için olan tarafı, ikincil bir şey olarak şansa ve tesadüfe bağlıdır… Hangi durumda olursa olsun insanların onun aklından elde edebileceği bir düşünceden fazlası değildir… Bu da ancak onun düşüncelerini insanların kendi akıllarıyla düşünmeleri sayesinde mümkün olur… Bunun için her iki tarafın çabası da gereklidir… Ne var ki bu düşünceler insanların kafalarında egzotik, bir bitkinin akibetini paylaşırlar ve netice de o bitkiler gibi cansız ve bodur kalırlar…




* Ya da: Tasavvur olarak dünya onun zihninde daha büyük bir açıklılığa kavuşur ve daha büyük bir belirginlikle temayüz eder...

Share/Save/Bookmark