ESTRAGON: Yapacak bir şey yok.
VLADIMIR: Al benden de o kadar. Ömrümce, kendime, Vladimir, makul ol, henüz her şeyi denemiş değilsin, deyip karşı koymuştum o fikre. Sürdürüyordum mücadelemi. İşte yine karşımdasın.
VLADIMIR: Al benden de o kadar. Ömrümce, kendime, Vladimir, makul ol, henüz her şeyi denemiş değilsin, deyip karşı koymuştum o fikre. Sürdürüyordum mücadelemi. İşte yine karşımdasın.
ESTRAGON: İnsan hayatta küçük şeyleri ihmal etmemeli...
ESTRAGON : Ne desem bilmem ki; sen hep son ana kadar beklersin zaten.
VLADIMIR: Son an ... Ertelenen umutlar ... şeyi perişan eder. Kimin lafıydı bu?
ESTRAGON : Yardım etsene!
VLADIMIR: Bazen o son anın geldiğini hissederim, her şeye rağmen. O zaman iyice tuhaflaşırım. Nasıl diyeyim? Hem ferahlarım hem de korkuya kapılırım. KOR-KUYA! Komik! Yapacak bir şey yok.
Eee?
ESTRAGON : Hiç.
ESTRAGON : Doğduğumuz için mi pişman olalım?
VLADIM1R: İnsan gülmeye cesaret bile edemiyor artık.
ESTRAGON :Ürkütücü bir mahrumiyet bu.
VLADIMIR: Sadece tebessüme imkan var. Aynı şey değil. Ama yapacak bir şey yok. Gogo.
ESTRAGON : Haklarımızı kaybettik ha?
VLADIMIR : Haklarımızdan kurtulduk.
ESTRAGON : Bağımlı değil miyiz? Yani-
ESTRAGON: Şuna bak! Tuhaf, yedikçe tadı berbatlaşıyor.
VLADIMIR: Benim içinse tam tersi geçerlidir.
ESTRAGON: Yani?
VLADIMIR: Ben bir şeyin tatsızlığına gittikçe daha çok alışırım.
ESTRAGON: Şimdi bu dediğin tersi mi oluyor?
VLADIMIR: Mizaç meselesi.
ESTRAGON: Karakter.
VLADIMIR: Elden bir şey gelmez.
ESTRAGON: Çırpınsak da nafile.
VLADIMIR: Neyse odur insan.
ESTRAGON: Mücadele nafile.
VLADIMIR: Aslı değişmez insanın.
ESTRAGON: Yapacak bir şey yok
POZZO : Artık varlığıma katlanamıyor! İnsani yönüm biraz zayıf belki, ama kime ne? Diyelim ki şimdi, hava aydınlıkken çekip gittiniz. Hava hala aydınlık, kimse inkar edemez bunu. Güzel. Yani giderseniz-yoruldum--o takdirde-bu durumda sizin şu Godet ... Godot... Godin ... neyse kimi kastettiğimi anladınız... istikbalinizin ... en azından yakın istikbalinizin ... bağlı bulunduğu şu adamla randevunuza ne olur?
VLADlMlR: Kim açtı bu konuyu size?
POZZO : Tekrar konuştu benimle! Böyle giderse yakında dost olup çıkarız.
ESTRAGON : Yükünü neden yere bırakmıyor?
POZZO: Onunla ben de tanışmak isterim. Ne kadar çok insan tanırsam o kadar artar mutluluğum. En zavallı yaratıktan bile çok şey öğrenir insan; zenginleşir, sahip olduğu
nimetlerin önemini daha iyi idrak eder. Siz bile ... kim bilir, belki siz bile bana bir şeyler katarsınız
ESTRAGON : Yükünü neden yere bırakmıyor?
ginleşir, sahip olduğu nimetlerin önemini daha iyi idrak eder. Siz bile ... (onlardan söz ettigini anlasınlar diye onlan art arda gösterişle süzer) ... kim bilir, belki siz bile bana bir şeyler katarsınız.
ESTRAGON : Yükünü neden yere bırakmıyor?
POZZO : Gerçi bu benim için şaşırtıcı olur.
VLADIMIR: Size bir soru soruluyor.
POZZO: Soru mu! Kim? Ne sorusu? Daha demin korkudan titreyerek Efendim diyordunuz bana. Şimdi kalkmış soru soruyorsunuz. Bu gidişten hayır gelmez.
...
..
.
POZZO: Anladığım kadarıyla yükünü niye yere bırakmadığını öğrenmek istiyorsunuz.
.
..
....
POZZO : Neden rahatına bakmıyor? Açıklamaya gayret edeyim. Buna hakkı yok mu? Kesinlikle var. Demek ki arzu etmiyor. İşte muhakeme diye buna denir. Peki neden arzu etmiyor? Beyler, sebebi şu.
VLADIMIR: (Estragan'a). İyi dinle.
POZZO: Beni etkilemek istiyor, onu yanımda tutayım diye.
ESTRAGON: Ne?
POZZO: Galiba pek anlatamadım. Kendine acındırmak ve beni ondan ayrılma fikrinden caydırmak için yapıyor bunu. Yo, aslında tam öyle de değil.
VLADIMIR: Onu defetmek mi istiyorsunuz?
POZZO : Beni yumuşatacak aklınca, avucunu yalasın.
VLADIMIR: Onu defetmek mi istiyorsunuz?
POZZO : Aklınca ne kadar iyi taşıdığını görünce onu hep bu görevde tutacağım.
ESTRAGON : Ondan bıktınız mı?
POZZO : Aslında uyuz eşek gibi taşıyor. Bu işin adamı değil.
VLADIMIR: Onu defetmek mi istiyorsunuz?
POZZO : Yorulmadığını görünce kararımdan cayarım zannediyor. Sefil planı bu işte. Sanki köle sıkıntısı çekeceğim. (Üçü de Lucky'ye bakar.) Jüpiter'in oğlu Atlas, mübarek! (Sessizlik.) İşte bu kadar, kanaatimce. Başka bir husus var mı?
VLADIMIR: Onu def etmek mi istiyorsunuz?
POZZO: Dikkatinizi çekmek isterim ki benim yerimde o olabilirdi, onun yerinde de ben. Ama, neylersiniz, böyle buyurmuş talih. Herkes kendi payına düşeni yaşar.
VLADIMIR: Onu defmiyorsunuz?!
POZZO: Pardon!
VLADIMIR: Onu defetmek mi istiyorsunuz?
POZZO: Evet. Ama pekala yapabileceğim gibi kıçına bi tekme atıp kapının önüne koymak varken zahmete giriyorum, bari iyi fiyata satılsın diye panayıra götürüyorum. Ah bu yufka yüreğim! İşin aslı, bu tür yaratıkları kovmak imkansızdır. Yapılacak en iyi şey bunları öldürmek.
ESTRAGON : Ağlıyor!
POZZO: İhtiyar bir sokak köpeği bile bundan vakurdur. Yatıştırın bari, madem acıyorsunuz. Alın hadi. Silin gözlerinin yaşını. Terk edilme hüznü hafifler böylece.
.
..
....
POZZO: Ağlamayı kesti. (Estragon'a.) Onun yerini aldınız, bir bakıma. (Lirik.) Dünyadaki gözyaşı miktarı sabittir. Ağlamaya başlayan biri için, bir yerlerde bir başkası keser ağlamayı. Aynı şey gülmek için de geçerlidir... Bizim kuşak hakkında kötü şeyler-söylemeyelim öyleyse, önceki kuşaklardan daha bedbaht değiliz çünkü. İyi şeyler de söylemeyelim. En iyisi hiçbir şey söylemeyelim. Nüfusun arttığı bir gerçek.
...
..
.
POZZO: Lucky olmasaydı sıradan şeylere hapsolurdum, duygularım da incelmezdi. Mesleki kaygılar yüzünden! Neyse. Güzellik, iyilik, hepsi benim ötemdeydi. Ben de bir köle aldım kendime.
VLADlM1R: Köle mi?
...
..
.
VLADlM1R: Şimdi de onu kovuyor musunuz? Böyle sadık, ihtiyar bir uşağı?
ESTRAGON: Pis herif!
VLADlM1R: Onda iyi olan ne varsa hepsini vampir gibi emip iliğini kuruttuktan sonra ... fırlatıp atıyorsunuz demek ... muz kabuğu gibi! Yani ...
POZZO: Tahammülüm kalmadı ... artık ... yaptıklarına katlanamıyorum ... siz nereden bileceksiniz ... korkunç, korkunç ... gitmesi şart ... delirtecek beni ... tahammülüm kalmadı...yetti artık...
VLADIMIR: Zaman durdu.
POZZO: İnanmayın efendim, inanmayın. Her şeye inanın, buna inanmayın.
ESTRAGON: Ona her şey kapkara görünüyor bugün.
POZZO: Gökkubbe hariç. Ama meseleyi anlıyorum, buralı değilsiniz, bizim alaca karanlıklar nelere kadirdir bilmezsiniz. Anlatayım mı?
...
..
.
POZZO: Ha, doğru ya! Gece. Ama lütfen kendinizi verin, yoksa hiçbir yere varamayız. Bakın! Göğe baksana, eşek! Güzel, yeter. Ne olağanüstülüğü var? Gökyüzü olarak yani? Günün bu saatindeki her gökyüzü dilimi gibi soluk bir aydınlığı var. Bu enlemdeki. Hava güzelken. Bir saat önce aşağı yukarı tepemizde sabahın onundan beri kızıl beyaz ışık sağanaklarını hiç azaltmadan boşalttıktan sonra, parlaklığını kaybedip soluklaşmakta hep biraz daha, biraz daha solar, ta ki (dramatik bir an, birbirinden açılan iki elin geniş yatay hareketi) püff! son! artık dinlenecektir. lakin-(elini uyarırcasına kaldırır)Lakin bu yumuşaklık ve huzur perdesi ardında gece dörtnala hücuma geçip (sesi çınlar) üzerimize atılır (parmaklarını şaklatır) paf! işte böyle! Onu hiç beklemediğimiz bir anda. (Sessizlik. Hüzünle.) İşte bu rezil coğrafyada böyle olur geceler.
ESTRAGON: İnsan biliyorsa eğer.
VLADIMIR: Sabretmekten yılmaz.
ESTRAGON : Ne beklemek gerektiğini biliyorsa.
VLADIMIR: Endişeye mahal yoktur.
ESTRAGON: Sadece bekler.
VLADIMIR: Artık alıştığımız gibi.
POZZO: Nasıl buldunuz beni? Parlak mı? Vasat mı? İdare eder mi? Berbat mı? Kesinlikle feci mi?
VLADIMIR: Ah, çok iyi, çok çok iyi.
POZZO: (Estragan'a). Peki ya siz, Bayım ...
ESTRAGON : Ah, gut gut, veri veri gut.
POZZO: (coşkuyla). Sağ olun beyler, sağ olun! Teşvik edilmeye öyle ihtiyacım var ki? Sonuna doğru performansımda biraz düşüş oldu, fark etmediniz mi?
VLADIMIR: Canım belki sadece azıcık birazcık.
ESTRAGON : Ben bilerek yaptınız sanmıştım.
POZZO : Gördüğünüz gibi, kusursuz değil.
POZZO: Eskiden farandol, jig, fandango, tango, mambo, hatta denizci dansları bile yapardı. Zıp zıp zıplardı. Zevk için. Artık ancak bu kadar dans edebiliyor. Ne diyor bu dansa, biliyor musunuz?
ESTRAGON : Günah Keçisinin Can Çekişmesi.
VLADIMIR: Kahreden Kabızlık
POZZO : Ağ· Kendini bir ağa dolanmış sanıyor.
POZZO : Bir türlü... gidemiyorum.
ESTRAGON : Hayat işte.
VLADIMIR : Yanlış yöne gidiyorsunuz.
POZZO : Start için hız almam lazım..
VLADIMIR: Yalınayak yürüyecek değilsin herhalde!
ESTRAGON: İsa yürümüştü.
VLADIMIR: İsa mı? İsa da nereden çıktı şimdi? Kendini onunla kıyaslamıyorsun herhalde.
ESTRAGON: Bütün ömrümce kendimi hep onumla kıyaslamışımdır.
VLADIMIR: Ama onun yaşadığı yer sıcaktı, kuraktı!
ESTRAGON: Öyle. Çarmıha germek de şipşaktı.
VLADIMIR: (sessizlik). Burada yapacak işimiz kalmadı.
ESTRAGON: Başka yerde de.
VLADIMIR : Aman, Gogo, öyle deme. Yarın her şey daha iyi olacak.
ESTRAGON : Nereden biliyorsun?
VLADIMIR : Ufaklığın dediğini duymadın mı?
ESTRAGON : Hayır.
VLADIMIR : Godot'un yarın kesinlikle geleceğini söyledi.
ESTRAGON : Bir dakika! Acaba beraber olmasaydık ikimiz için de daha hayırlı olmaz mıydı? Aynı yolun yolcuları değiliz aslında.
VLADIMIR : Orası belli değil.
ESTRAGON : Doğru hiçbir şey belli değil.
VLADIMIR : Her zaman ayrılabiliriz; bizim için daha iyi olacağına inanıyorsan.
ESTRAGON : Artık değmez.
VLADIMIR : Doğru, artık değmez.
II.PERDE
VLADIMIR: Seninle geçinmek çok zor Gogo.
ESTRAGON : Ayrılsak daha iyi olur.
VLADIMIR: Hep böyle dersin ve her seferinde de kuyruğunu kıstırıp geri dönersin.
ESTRAGON: En iyisi öldürülmem, öbürü gibi.
VLADIMIR: Öbürü mü? (Bir an.) Öbürü de kim?
ESTRAGON: Milyarlarcası gibi.
VLADIMIR: Her koyun kendi bacağından asılır. Ölene dek. Ve unutulur.
ESTRAGON: Madem ki susmasını beceremiyoruz, beklerken sakin konuşmaya çalışalım.
VLADIMIR: Haklısın, biz tükenmeyiz.
ESTRAGON : Düşünmeyelim diye.
VLADIMIR: Özrümüz var.
ESTRAGON: İşitmeyelim diye.
VLADIMIR: Nedenlerimiz var.
ESTRAGON : Bütün ölü sesleri.
VLADIMIR: Kanat çırpar gibi bir gürültü çıkarır.
ESTRAGON : Yapraklar gibi.
VLADIMIR: Kum gibi.
ESTRAGON : Yapraklar gibi.
(Sessizlik.)
VLADIMIR: Bir ağızdan konuşur hepsi.
ESTRAGON : Her biri kendi kendine.
(Sessizlik.)
VLADIMIR: Fısıldarlar daha çok.
ESTRAGON : Hışırdarlar.
VLADIMIR: Mırıldanırlar.
ESTRAGON: Hışırdarlar.
(Sessizlik.)
VLADIMIR: Ne derler?
ESTRAGON: Hayatlarından bahsederler.
VLADIMIR: Yaşamış olmak onlara yetmez.
ESTRAGON: Bir de bahsetmeleri gerekir.
VLADIMIR: Ölmüş olmak onlara yetmez.
ESTRAGON : Yeterli gelmez.
(Sessizlik.)
VLADIMIR: Tüy sesi çıkarırlar.
ESTRAGON : Yapraklar gibi.
VLADIMIR: Kül gibi.
ESTRAGON : Yapraklar gibi.
*VLADIMIR
Haklısın, biz tükenmeyiz. Özrümüz var. Nedenlerimiz var. Kanat çırpar gibi bir gürültü çıkarır. Kum gibi. Bir ağızdan konuşur hepsi. Fısıldarlar daha çok. Mırıldanırlar. Ne derler? Yaşamış olmak onlara yetmez. Ölmüş olmak onlara yetmez. Tüy sesi çıkarırlar. Kül gibi.
* ESTRAGON : Ayrılsak daha iyi olur. En iyisi öldürülmem, öbürü gibi. Milyarlarcası gibi. Madem ki susmasını beceremiyoruz, beklerken sakin konuşmaya çalışalım. Düşünmeyelim diye. şitmeyelim diye. Bütün ölü sesleri. Yapraklar gibi. Yapraklar gibi. Her biri kendi kendine. Hışırdarlar. Hışırdarlar. Hayatlarından bahsederler. Bir de bahsetmeleri gerekir. Yeterli gelmez. Yapraklar gibi. Yapraklar gibi.
VLADIMIR: Bir şey söyle!
ESTRAGON: Arıyorum.
(Uzun sessizlik.)
VLADIMIR: (korkuyla). Ne olursa olsun bir şey söyle!
ESTRAGON· Şimdi n'apıyoruz?
VLADIMIR: Godot'yu bekliyoruz.
ESTRAGON : Ha!
(Sessizlik)
VLADIMIR: Berbat bir şey!
ESTRAGON: Bir şarkı söyle!
VLADIMIR: Yo, yo! (Dalar.) Belki yeni baştan başlayabiliriz.
ESTRAGON: Kolay olmalı.
VLADIMIR: Başlamaktır zor olan.
ESTRAGON: Her noktadan yola çıkılabilir.
VLADIMIR: Evet ama karar vermek gerekir.
ESTRAGON: Doğru.
(Sessizlik.)
VLADIMIR: Yardım et!
ESTRAGON: Gayret ediyorum.
(Sessizlik.)
VLADIMIR: İnsan ararken bir şeyler işitir.
ESTRAGON: Doğru.
VLADIMIR: Bu da bulmayı engeller.
ESTRAGON : Doğru.
VLADIMIR: Düşünmeyi engeller.
ESTRAGON: Yine de düşünür insan.
VLADIMIR: Hayır, hayır, imkansız.
ESTRAGON : Hah, tamam, hadi birbirimizin fikirlerini çürütelim.
VLADIMIR: İmkansız.
ESTRAGON: Öyle mi?
VLADIMIR: Artık düşünme tehlikesinden uzaktayız.
ESTRAGON: Neden yakınıp duruyoruz öyleyse?
VLADIMIR: Düşünmek en kötüsü değil
ESTRAGON: Belki de değildir. Ama az şey mi?
VLADIMIR: Ne az şey mi?
ESTRAGON: Hah, tamam, sorular soralım birbirimize.
VLADIMIR: Ne demek istedin az şey mi demekle?
ESTRAGON : O kadar da kötü değil yani.
VLADIMIR: Doğru.
ESTRAGON: Öyleyse? Mutlu mu sayacağız kendimizi?
VLADIMIR: Korkunç olan düşünmüş olmak.
ESTRAGON : Ama bizim başımıza hiç geldi mi?
VLADIMIR: Nereden gelmiş bütün bu cesetler?
ESTRAGON: Bu iskeletler.
VLADIMIR: Söyle bana.
ESTRAGON: Doğru.
VLADIMIR: Biraz düşünmüş olmalıyız.
ESTRAGON: Başlarda.
VLADIMIR: Ölü mahzeni sanki! Ölü mahzeni!
ESTRAGON: İnsanın bakası gelmiyor.
VLADIMIR: Gözünü alıyor ama.
ESTRAGON: Doğru.
VLADIMIR: Yine de gayret etmeli.
ESTRAGON: Efendim?
VLADIMIR: Yine de gayret etmeli.
ESTRAGON: Kararlı bir biçimde Doğaya dönmemiz gerekir.
VLADIMIR: Bunu denedik.
ESTRAGON: Doğru.
* VLADIMIR
Bir şey söyle! Ne olursa olsun bir şey söyle! Godot'yu bekliyoruz. Berbat bir şey! Yo, yo! (Dalar.) Belki yeni baştan başlayabiliriz. Başlamaktır zor olan. Evet ama karar vermek gerekir. Yardım et!
İnsan ararken bir şeyler işitir. Bu da bulmayı engeller. Düşünmeyi engeller. Hayır, hayır, imkansız.
İmkansız. Artık düşünme tehlikesinden uzaktayız. Düşünmek en kötüsü değil Korkunç olan düşünmüş olmak. Nereden gelmiş bütün bu cesetler? Söyle bana. Biraz düşünmüş olmalıyız.
Ölü mahzeni sanki! Ölü mahzeni! Gözünü alıyor ama. Yine de gayret etmeli. Bunu denedik.
Ah, tabii, en köüsü değil bu. Düşünmüş olmak. Ama onsuz da yapabilirdik..
ESTRAGON : Daima bir şey buluruz, değil mi Didi, bize varolduğumuz izlenimini verecek?
VLADIMIR: Evet öyle, büyücüyüz biz. Ama yapmaya karar verdiğimiz şey konusunda azimli davranalım, unutmadan.
VLADIMIR: Yani insafımıza mı kalmış
ESTRAGON : Evet.
VLADIMIR: Yani iyilikte bulunmak için şart mı sürelim öne?
ESTRAGON: Ne?
VLADIMIR: Akıllıca bir iş doğrusu.
POZZO: İmdat!
VLADIMIR: Yardımına gidelim.
ESTRAGON : Biz ona yardım mı edelim yani?
VLADIMIR: Karşılığında bir şey verir belki.
ESTRAGON : Peki ya-
VLADIMIR: Burada vaktimizi ziyan etmeyelim. (Bir an. Telaşla.) Fırsat çıkmışken bir şeyler yapalım! Her gün bize ihtiyaç duyan biri çıkmaz. Yo yo, şahsen bize ihtiyaç duyulduğunu söylüyor değilim. Başkaları belki çok daha fazla yarar işe. Kulaklarımızda hala çınlayan imdat çığlıkları bütün insanlığa dönük! Ama burada, zamanın bu noktasında insanlık biziz. Hoşumuza gitsin gitmesin. Bunun değerini bilelim, çok geç olmadan! Hadi gidip, bir kere olsun acımasız kaderin bize sunduğu bu görevi hakkıyla yerine getirelim. Ne dersin? (Estragon bir şey demez.) Kollarımızı kavuşturup durumun eğrisini doğrusunu ölçüp biçerken de, türümüzü onurlandırdığımız doğrudur. Kaplan kaplanın yardımına hiç düşünmeden koşar ya da balta girmemiş ormanın derinliklerinde. kaybolur. Ama mesele bu değil. Burada ne yapmaktayız, işte bütün mesele bu. Ne mutlu bize ki, yanıtı biliyoruz. Evet bu muazzam karışıklığın içinde açık seçik olan bir şey var: Godot'yu bekliyoruz.
ESTRAGON : Ha!
POZZO:İmdat!
VLADIMIR: Ya da gecenin olmasını. (Bir an.) Biz randevumuza sadık kaldık, evet, bu kadar. Aziz değiliz, ama sözümüzde durduk. Kaç kişi bu olaya bizim gibi yaklaşabilir?
ESTRAGON: Milyarlarca.
VLADIMIR: Öyle mi dersin?
ESTRAGON: Bilmem.
VLADIMIR: Belki de haklısın.
POZZO: İmdat!
VLADIMIR: Bütün bildiğim şu: saatler geçmek bilmez ve bu koşullarda bizi, vakit geçirmek için türlü türlü nasıl desem-ilk bakışta makul gözüken, ama zamanla monotonluğa dönüşecek oyunlara başvurmaya zorlar. Böylece aklımızı kaybetmekten kurtulduğumuzu söyleyebilirsin. Kuşkusuz doğru. Ama aklımız uzun süredir dipsiz derinliklerin bitimsiz gecelerinde dolanıp durmuyor mu zaten? Bazen bunu soruyorum kendime. Akıl yürütüşümü takip edebiliyor musun?
ESTRAGON: Hepimiz deli doğarız. Bazılarımız öyle kalır.
POZZO: Yardım edin! Para veririm size!
ESTRAGON: Ne kadar?
POZZO: Bir yüzlük
ESTRAGON : Yetmez.
VLAMIDIR : Yerinde olsam çok zorlamam.
ESTRAGON: Yeter mi sence?
VLADIMIR: Hayır, onu demek istemedim, dünyaya gelirken aklen zayıf olduğumun ileri sürülmesi bana aşırı gibi geliyor. Ama mesele o değil.
POZZO: İki yüzlük!
VLADIMIR: Bekliyoruz. Sıkılıyoruz. (Elini kaldırır.) Hayır itiraz etme, sıkıntıdan patlayacağız, inkar edemeyiz bunu. Güzel. Peki. Bir değişiklik oluverince ne yapıyoruz? Fırsatı kaçırıyoruz. Hadi işe koyulalım. Birazdan her şey bitecek ve biz yeniden yalnız kalacağız, hiçliğin orta yerinde.
POZZO: Körüm ben.
Sessizlik.
ESTRAGON: Belki de geleceği görebiliyordur.
VLADIMIR: Ne zaman kör oldu gözleriniz?
POZZO: Eskiden mükemmel görürlerdi-ama sizler dost musunuz?
ESTRAGON: Dost muyuz diye soruyor?
VLADIMIR: Hayır, onun dostu muyuz demek istiyor.
ESTRAGON: Eee?
VLADIMIR: Ona yardım ederek ispatladık bunu.
ESTRAGON : Aynen. Dostu olmasak yardım eder miydik hiç?
VLADIMIR: Eskiden gözlerinizin mükemmel olduğunu söylediniz, yanlış işitmedimse.
POZZO: Mükemmeldi! Her şeyi mükemmelen görüyordum.
Sessizlik.
ESTRAGON: İçinizi dökün! Anlatın hadi!
VLADIMIR: Rahat bırak adamı. Mutlu günlerini düşünüyor, görmüyor musun? (Bir an.) Memoria praeteritorum bonorum [geçmiş günlerin güzel anıları.çn] nahoş olmalı.
ESTRAGON: Nerden bilelim.
VLADIMIR: Birdenbire mi görmez oldu gözleriniz?
POZZO : Tam anlamıyla mükemmeldiler!
VLADIMIR: Başınıza birdenbire mi geldi diye soruyorum size.
POZZO: Güzel bir sabah uyandığımda bir baktım, Talih kadar körüm. (Bir an.) Bazen merak ediyorum, hala uykuda mıyım diye.
VLADIMIR: Ne zaman oldu bu?
POZZO: Bilmem.
VLADIMIR: Ama dünden önce olamaz.
POZZO: Beni sorguya çekmeyin! Körlerin zaman kavramı yoktur. Zamanla ilgili nesneleri de görmez onlar.
VLADIMIR: Dün tanışmıştık. (Sessizlik.) Hatırlamadınız mı?
POZZO : Dün kimseyle tanıştığımı hatırlamıyorum. Ama yann da bugün biriyle tanıştığımı hatırlamayacağım. Yani aydınlanma konusunda bana güvenmeyin.
....
POZZO: Gidiyorum.
VLADIMIR: Peki, her türlü yardımın imkansız olduğu bir yerde düşünce ne yapıyorsunuz?
POZZO: Kalkmayı başarana kadar bekliyoruz. Sonra tekrar yola koyuluyoruz. Haydi!
VLADIMIR: Gitmeden söyleyin de, şarkı söylesin.
POZZO: Kim?
VLADIMIR: Lucky.
POZZO: Şarkı mı söylesin?
VLADIMIR: Evet. Ya da düşünmesini. Ya da ezberden bir şeyler okumasını.
POZZO : Ama dilsiz o!
VLADIMIR: Dilsiz mi!
POZZO: Tabii. İnleyemez bile.
VLADIMIR: Dilsiz mil Ne zamandan beri?
POZZO: (birden öfkelenir). Şu uğursuz zaman hikayelerinizle bana yeteri kadar işkence yapmadınız mı? Anlamsız bir şey bu! Ne zaman!Ne zaman! Günün birinde! Yetmez mi işte! Başka günlerden farksız bir gün dilsiz oldu, günün birinde de ben kör oldum. Günün birinde sağır olacağız. Günün birinde doğduk, günün birinde öleceğiz. Aynı gün, aynı an, size yetmiyor mu bu kadarını bilmek? (Daha sakin.) Bir ayağımız mezarda dünyaya getirirler bizi, güneş bir an parıldar, sonra yeniden gecedir.
VLADIMIR: Uyuyor muydum ben başkaları acı çekerken? Şu anda uyuyor muyum? Yarın uyanınca veya uyandığımı sandığımda, bugün hakkında neler söyleyeceğim? Dostum Estragon'la, burada gece olana kadar Godot'yu beklediğimi mi? Pozzo'nun hamalıyla birlikte geçip bizimle konuştuğunu mu? Muhtemelen. Ama bütün bunların içinde ne kadar doğruluk payı olacak? (Estragon çizmelerini çıkarmayı başaramayıp yeniden uykuya dalmıştır. Vladimir ona bakar.) O hiçbir şeyin farkında olmayacak. Yediği tekmeler söz edecek, ben de ona havuç vereceğim. (Bir an.) Bir ayağımız mezarda, zor bir doğum doğrusu. Mezarcı çukurun dibinde forsepsi yerleştirir. İhtiyarlığa vakit var daha önümüzde. Hava çığlıklarımızla dolu. (Dinler.) Ama alışkanlıklar duyarsızlaştırıyor insanı. (Estragon'a bakar.) Bana da bir başkası bakarak, uyuyor diyor. Kendisinin de uyuduğunun farkına varmadan uyuyor, hiçbir şey bilmiyor. Uyusun bakalım diyor, benim için. (Bir an.) Böyle devam edemem. (Bir an.) Ne dedim ben?
ESTAGON : Neyin var?
VLADIMIR : Hiç.
ESTRAGON: Ben gidiyorum.
VLADIMIR: Ben de.
VL ESTRAGON : Çok uyudum mu?
VLADIMIR: Bilmem.
(Sessizlik.)
ESTRAGON: Nereye gidelim?
VLADIMIR: Fazla uzağa değil.
ESTRAGON: Yok yok, buradan iyice uzaklara gidelim.
VLADIMIR: Gidemeyiz.
ESTRAGON : Neden?
VLADIMIR: Yarın buraya dönmemiz lazım da ondan.
ESTRAGON: Niçin?
VLADIMIR: Godot'yu beklemek için.
ESTRAGON : Ha! (Sessizlik.) Gelmedi mi7
VLADIMIR: Hayır.
ESTRAGON : Artık çok geç oldu.
VLADIMIR: Evet, şimdi gece.
ESTRAGON: Eksek onu. (Bir an.) Eksek nasıl olur?
VLADIMIR: Bizi cezalandırır. (Sessizlik. Ağaca bakar.) Her şey ölü, ağaçtan başka.
ESTRAGON: (ağaca bakarak). Bu ne?
VLADIMIR: Ağaç.
ESTRAGON: Evet, ama ne ağacı?
VLADIMIR: Bilmem. Söğüt.
ESTRAGON: Kendimizi assak diyorum.
VLADIMIR: Neyle?
ESTRAGON: Hiç ipin yok mu?
VLADIMIR: Yok.
ESTRAGON: O zaman asamayız.
(Sessizlik.)
VLADIMIR: Gidelim.
ESTRAGON : Böyle devam edemeyeceğim ben.
VLADIMIR : Sana öyle geliyor.
ESTRAGON : Ayrılsak? Belki daha hayırlı olur.
VLADIMIR : Yarın asarız kendimizi.(Bir an) Godot gelmezse.
ESTRAGON: Ya gelirse?
VLADIMIR : Kurtuluruz...
Samuel Beckett...