Yalandır kısalığı yaşamın... Ve özellikle insan dediğimiz şey, inançlı bir insan soyunun parçasıysa... Edip Cansever ...

Önemli olan Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı’da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir… Hakan Günday

Bu Blogda Ara

Guguk Kuşu/One Flew Over the Cuckoo's Nest ...



Orjinal Başlık: One Flew Over the Cuckoo's Nest
Katagori Dram ,
Yıl: 1975
Yönetmen: Milos Forman
Oyuncular: Jack Nicholson, Louise Fletcher, William Redfield, Michael Berryman, Peter Brocco, Dean R. Brooks,Alonzo Brown,Scatman Crothers



Özgürlük üzerine işlenen film, arka planda toplumla birey arasındaki uyuşmazlığı dile getirirken, (özgürlük bir başkasının haklarına tecavüz etmek, zarar vermek değildir.) ön planda otorite ile beyinlerin uyuşturulmasının sistematik olarak yanlışlığını gözler önüne seriyor...

Otoriter bir sistemle düzen kurulan hastane de, sorunları çözmek yerine, sorunları koz olarak kullanarak, kontrol altında tutmaya çalışan bir hemşire ve baskı ve zorlamalara yanaşmayan, sürekli olarak sorgulayan McMurphy , içinden geldiği gibi davranışlar sergileyerek, arkadaşlarının içindeki özgürlüğü de bu şekilde perçinleyerek mücadele etmektedir...

“Ne yani, hepiniz durmadan buranın dayanılmazlığından yakındığınız halde, dışarı çıkacak kadar yüreğiniz yok mu?.. Tanrı aşkına, siz kendinizi ne sanıyorsunuz?.. Deli falan mı?.. Değilsiniz işte. Değilsiniz!.. Sokakta dolaşan ortalama gerzeklerden daha deli değilsiniz...”

Nitekim, kekeme olan Billy’in, geçirdiği gecenin de etkisiyle nasıl özgüvenin geldiğinin, dilinin bir anda çözüldüğü izleyicilerin gözünden kaçmamıştır herhalde... Ta kii hemşire onu korkularıyla tekrar ablukaya alarak annen diyesiye kadar... Sorunu çözüp, sorunlarla mücadele etmek yerine, sorunları koz olarak kullanıp kontrol altında tutmak... Ve tabii istenmeyen sonuçlardan biri... Çıkmaza giren çocuğun hayatını sonlandırması...

İlginç tiplemelerden biri de Kızılderili’ydi... Normalde sağır ve dilsiz olmayan Şef sağır ve dilsiz rolü oynamaktadır... Büyük ihtimalle babasının da bu şekilde uğraşılarak yok edildiğini ileri süren şef bu yüzden toplumdan kaçmakta, ve hatta sağır ve dilsiz rolü oynamaktadır...

“Şef, ben artık dayanamıyorum. Buradan çıkmam lazım.
Yapamıyorum. Yapamıyorum işte.
Bu sandığından daha kolay Şef.
Senin için belki. Sen benden çok daha büyüksün.
Aman Şef, sen neredeyse lanet bir ağaç kadar büyüksün.
Asıl babam çok büyüktü. O canının istediğini yapardı. Bu yüzden herkes onunla uğraştı.
Babamı son gördüğümde dut gibi sarhoştu. Şişeyi ağzına her götürdüğünde... o içkiyi tüketmiyordu. İçki onu tüketiyordu, ta ki küçülüp... büzüşüp, sararıncaya dek. O zaman köpekler bile onu tanımazdı.
Onu öldürdüler ha?
Ben öldürdüler demiyorum. Sadece onunla uğraştılar, seninle uğraştıkları gibi.”

Ve beklenmeyen son... Murhpley beyninin elektrikle uyuşturulması ve şef’in onu boğması...

Senin kaçtığını söylediler. Bensiz gitmeyeceğini biliyordum. Seni bekliyordum. Artık yapabiliriz Mac. Kendimi bir dağ kadar kocaman hissediyorum. Olamaz!

Sensiz gitmem Mac. Seni burada böyle bırakmam. Benimle geliyorsun. Hadi gidelim!

Ötenazi gibi bir şey... İyileşmeyeceğini bildiğin yakınının fişini çekmek... Bunu yapar mıydım?..

Çoğunluk yanım evet derken, evet demenin de uygulamada bu kadar kolay olmayacağını biliyorum sadece...
***

* Şimdi kalkmışlar bana delisin diyorlar. Neymiş efendim, lanet bir bitki gibi yerimde durmuyormuşum. Bu bana çok anlamsız geliyor. Eğer delilik buysa... o zaman ben kafayı yemişim, zıvanadan çıkmışım, tırlatmışım. Ama ne çoğu, ne de azı.

* Bu gürültüde düşündüklerimi bile duyamıyorum.

* Ne olduğunu bilmediğim bir şeyi içmekten hoşlanmam.

* Yuvarlanan taş yosun tutmaz.

* Hareket eden bir şeyin üstünde, bir şeylerin büyümesi zordur...

* En yakın olduğu kişi, en nefret ettiği kişi...


* -Başkalarıyla birlikte geçirilen zaman, çok iyileştiricidir. Oysa yalnız başına kara kara düşünmek yalnızca kopukluk hissini arttırır.

Yani demek istiyorsunuz ki, kendi başına olmayı istemek hastalıklıdır?

* Yapabileceğimiz en iyi şey, gündelik rutini sürdürmek.


Share/Save/Bookmark