Yalandır kısalığı yaşamın... Ve özellikle insan dediğimiz şey, inançlı bir insan soyunun parçasıysa... Edip Cansever ...

Önemli olan Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı’da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir… Hakan Günday

Bu Blogda Ara

Godot'yu Beklerken...



* Ömrümce, kendime, Vladimir, makul ol, henüz her şeyi denemiş değilsin, deyip karşı koymuştum o fikre. Sürdürüyordum mücadelemi.

* Sanki bir sensin acı çeken! Ben insan değilim çünkü! Yerimde olmanı çok isterdim. Neler derdin kim bilir!

* İnsan hayatta küçük şeyleri ihmal etmemeli...

* İşte tipik bir insan - ayağının kusurundan ötürü ayakkabısını suçlayan!

* Doğduğumuz için mi pişman olalım? Ürkütücü bir mahrumiyet bu...

* İnsan gülmeye cesaret bile edemiyor artık. Sadece tebessüme imkan var...

* Kutsal toprakların haritalarım hatırlıyorum. Renkliydiler. Çok güzel. Ölü Deniz soluk maviydi. Bakmak bile susatırdı beni.

* Tam olarak nasıl davranmamız gerektiğini öğreninceye kadar bekleyelim...

* Neyse odur insan. Aslı değişmez insanın...

* Demiri tavında dövmek gerek...

* Yol herkesindir...

* İnsan tek başına seyahat edince yol bitmek bilmiyor...

* Benzerlerimden uzun süre ayrı kalamam, benzerlik kusurlu bile olsa...

* Teorik olarak kemikler, taşıyıcının hakkıdır...

* İkinci içiş harika olmaz... İlkine göre yani... Ama yine de hoştur...

* Ne kadar çok insan tanırsam o kadar artar mutluluğum. En zavallı yaratıktan bile çok şey öğrenir insan; zenginleşir, sahip olduğu nimetlerin önemini daha iyi idrak eder.

* Hep bir ağızdan konuşursak, hiçbir şeyi halledemeyiz...

* Herkes payına düşeni yaşar...

* Dünyadaki gözyaşı miktarı sabittir. Ağlamaya başlayan biri için, bir yerlerde bir başkası keser ağlamayı. Aynı şey gülmek için de geçerlidir...

* Zaten her şey yatışıyor...

* Ne beklemek gerektiğini biliyorsa insan eğer, sabretmekten yılmaz...

* Teşvik edilmeye öyle ihtiyacım var ki? Sonuna doğru biraz performansımda düşüş oldu fark etmediniz mi? Gördüğünüz gibi kusursuz değil...

* Ya yürür, ya sürünür...

* Herkes değişir, biz değişemeyiz...

* Ne olağanüstü oyunlar oynar hafıza!..

* İnsan halet-i ruhiyesine hakim olamaz ki.

* Ama önemli olan davranış tarzı, insan yaşamak istiyorsa buna dikkat etmeli.

* Aynı pisliği iki defa göremezsin.

* Ya çabuk unuturum ya da hiç unutmam.

* Tanımak mı? Nasıl tanıyacak mışım? Şu kepaze hayatımı çamurda geçirdim! Sen de tutmuş manzaradan bahsediyorsun!

* Her koyun kendi bacağından asılır. Ölene dek...

* Madem ki susmasını beceremiyoruz, beklerken sakin konuşmaya çalışalım.

* Başlamaktır zor olan.Evet ama karar vermek gerekir.

* Her noktadan yola çıkılabilir.

* İnsan ararken bir şeyler işitir. Bu da bulmayı engeller. Düşünmeyi engeller.

* Kararlı bir biçimde Doğaya dönmemiz gerekir.

* Başka kompartımanda. Boşluktan yana eksiğimiz yok.

* Daima bir şey buluruz, değil mi Didi, bize varolduğumuz izlenimini verecek?

* Kulaklarımızda hala çınlayan imdat çığlıkları bütün insanlığa dönük!

* Kollarımızı kavuşturup durumun eğrisini doğrusunu ölçüp biçerken de, türümüzü onurlandırdığımız doğrudur.

* Kaplan kaplanın yardımına hiç düşünmeden koşar ya da balta girmemiş ormanın derinliklerinde. Kaybolur.

* Bütün bildiğim şu: saatler geçmek bilmez ve bu koşullarda bizi, vakit geçirmek için türlü türlü nasıl desem-ilk bakışta makul gözüken, ama zamanla monotonluğa dönüşecek oyunlara başvurmaya zorlar.

* Bekliyoruz. Sıkılıyoruz. (Elini kaldırır.) Hayır itiraz etme, sıkıntıdan patlayacağız, inkar edemeyiz bunu. Güzel. Peki. Bir değişiklik oluverince ne yapıyoruz? Fırsatı kaçırıyoruz. Hadi işe koyulalım. Birazdan her şey bitecek ve biz yeniden yalnız kalacağız, hiçliğin orta yerinde.

* Körlerin zaman kavramı yoktur. Zamanla ilgili nesneleri de görmez onlar.

* Dün kimseyle tanıştığımı hatırlamıyorum. Ama yann da bugün biriyle tanıştığımı hatırlamayacağım. Yani aydınlanma konusunda bana güvenmeyin.

* Ne zaman!Ne zaman! Günün birinde! Yetmez mi işte! Başka günlerden farksız bir gün dilsiz oldu, günün birinde de ben kör oldum. Günün birinde sağır olacağız. Günün birinde doğduk, günün birinde öleceğiz. Aynı gün, aynı an, size yetmiyor mu bu kadarını bilmek?

* Bir ayağımız mezarda dünyaya getirirler bizi, güneş bir an parıldar, sonra yeniden gecedir.

* Uyuyor muydu m ben başkaları acı çekerken? Şu anda uyuyor muyum? Yarın uyanınca veya uyandığımı sandığımda, bugün hakkında neler söyleyeceğim?

* Peki sen kimin omzuna basacaksın.


Samuel Beckett

Çeviri : Uğur Ün-Tarık Günersel


Okuma : Epigraf 1.ci Perde (Hasan Anamur Çevirisi)

Share/Save/Bookmark