Yalandır kısalığı yaşamın... Ve özellikle insan dediğimiz şey, inançlı bir insan soyunun parçasıysa... Edip Cansever ...

Önemli olan Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı’da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir… Hakan Günday

Cries and Whispers/Çığlık ve Fısıltılar...



Yönetmen: Ingmar Bergman
Tür: Drama Romance
Slogan: A haunting and shattering film experience.
IMDB Notu: 8.0 / 10 (6,684 oy)
Süre: 91 min
Ödüller: Won Oscar.
Oyuncular: Harriet Andersson, Kari Sylwan, Ingrid Thulin, Liv Ullmann



Ana teması yalnızlık olan film, üç kız kardeşin sorgulamasını baz alır... Bilinçaltındaki duyguların net bir şekilde ekranlara yansıması olan filmde, o duyguları kısmen benzer şekilde de olsa yaşamamak ya da zaman zaman tüylerinizin ürpermemesi mümkün değil...

Agnes'in hastalığı üç kız kardeşi bir araya getirmiştir... Üç kız kardeşin içinde mutsuzluğunu ve yalnızlığını en yoğun bir şekilde yaşayan Agnes'tir... Çocukluğundan beri bir kopukluk içerisinde olan Agnes ölmüş olan annesini düşünür... Annesini sevdiğini ama aynı zamanda çok katı ve acımasız olduğunu, yalnızlık ve huzuru yürüyerek aradığını söylerken, annesinin mutsuz anında birbirlerine yakın olduğunu yine de ancak şimdi onun yalnızlığını anlayabildiğini belirtir..

Karin de evli ve mutsuzdur.. İş peşinde koşan, otoriter ve aynı zamanda onu anlamayan bir eşi vardır... Gerek zaman eksikliğinden, gerek iletişimsizlikten, gerekse sorgulamalarından kendi içsel dünyasına dönen Karin o kadar mutsuzdur ki, ekranlara kadınlığını parçalamaya çalışmasıyla yansır... Her şey yalan, her şey yalan diye haykırır... Bu nefes bile alamayacak durumlar intiharın eşiğine getirse de, bunun acizlik, alçakça ve basit olduğunu düşünür...

Kendi kötün ile kendi iyini kendine sağlayabilir misin?... Kendi istemini bir yasa olarak kendi üstüne asabilir misin?... Kendi kendinin yargıcı olabilir misin ve kendi yasasının öç alıcısı?...

Korkunçtur, kendi yasasının yargıcı ve öç alıcısıyla yalnız kalmak… Yıldız işte böyle fırlatır ıssız uzaya, yalnızlığın buzlu soğuğuna…

Ama bir gün yalnızlık yoracak seni... Bir gün eğilecek gururun ve yürekliliğin yılacak…Bir gün haykıracaksın: “Yalnızım ben!...”

Bir gün artık görmeyeceksin yüksekliğini, alçaklığını ise pek yakından göreceksin… Kendi yüceliğin bir hayalet gibi korkutacak seni… Bir gün haykıracaksın: “Her şey düzme!...”

Nietzsche

Kardeşlerden bir diğeri Marie'nin durumu da farklı değildir. O da evli ve mutsuzdur. Ne var ki Marie, mutsuzluğunu geri plana itip, polyannacılık oynamaya çalışır.. Evliliğinde sadakatsizliğinden dolayı, eşinin intihar eylemiyle ekranlara yansır. Evlilikle ilgili tek bu sahne geçtiğine göre diyebilirim ki Marie , ihtiraslarının ve içgüdülerinin tutsağı.. Ve dizginleyemiyor da. Hem tutsak olup ahlakla çatışması, hem de özgürlüğünün kısıtlanması, Marie'yi mutsuzluğa iten sebep olabilir belki.

Yalnızlıkları farklı farklı seyir eden üç kız kardeşlerden Agnes öldüğü zaman ya da öldüğünü sandıkları zaman, Marie yalnızlığını bastırmak için, Karin'e yakınlaşmaya çalışsa da, her şeyin farkında olan Karin boş vaatlerden ve yalanlardan oluşan bir ruhun var diyerek iter. İter ama aynı zamanda da, bir çözülme anı yaşar Karin. Ufak bir yakınlık olsa da, filmin sonunda aslında böyle bir yakınlığın, sadece o an için olduğu görülür...

Kendi sevginin baskınlarına karşı dahi tetikte ol!.. Her önüne gelene elini uzatmaya pek hazırdır yalnız kişi…
Elini değil, yalnızca pençeni uzatmalısın nice kimselere… Hani pençenin de tırnakları da olursa… Yok mu?...

Nietzsche

Öldüğü sanılan ya da ölen Agnes tekrar dirilir ve uyuyamıyorum der. Ve kardeşlerini yanına çağırır. Çok üşüdüğünü, ellerini uzatmalarını, ölüm anına kadar onunla kalmalarını ister kardeşlerinden. Fakat kardeşler buna yanaşmaz. Marie evli ve çocukları olduğunu bahane eder, Karin onu sevmediğini söyler. Bir tek Anna ona anne şefkatini gösterip, sıcaklığını vermeye çalışır...

Peder'in bir lafı vardı. 'İnancı benimkinden kuvvetliydi' der. Agnes'in tekrar dirilmesi bir umut ve yüzleşmeydi belki. Anna bunun bir rüya olduğunu belirtmişti ama Agnes umudunu koruyordu.

Bu bir rüya, Agnes.
Hayır, rüya değil.
- Belki sizin için öyle ama... Benim için değil.

Yalandır kısalığı yaşamın... Ve özellikle insan dediğimiz şey, inançlı bir insan soyunun parçasıysa... Edip Cansever ...
Kardeşlerinin sevgi ve sıcaklığını, varlıklarını bilmek istemesi. Günlüğünde mutlu bir anın, üçünün bir araya gelip, beraber gün geçirmeleri, varlıklarını hissetmeleri, sevgi ve beraberlik olduğunu yazmıştı...
Yalnızı öldürmek isteyen duygular vardır… Başaramazlarsa kendileri ölürler sonra!... Nietzsche



Replikler :

* Hep korku ve yalnızlık hissederdim.

* Ellerim çok büyük olduğundan. İtaatkar değiller.

* Çok huzursuz görünüyorsun. Konuşmamızın farklı olacağını düşünmüştün, değil mi?
Senden nefret ettiğimin farkında mısın? Yalancı gülücüklerini ve nezaketini... Ne kadar aptalca bulduğumun? Sana bunca zaman nasıl katlanabildim ve bir şey söylemedim anlamıyorum.
Senin ruhunu biliyorum. Boş vaatlerden ve yalan sözlerden bir ruhun var. Benimki bir yük altında... Bir insanın nasıl yaşayabileceğini anlayabiliyor musun? Rahatlık, nezaket ve yardım olmadan.
Hiçbir şey olmadan. Anladın mı?

Okuma : Yedinci Gemi BuRnOut


Share/Save/Bookmark