Yalandır kısalığı yaşamın... Ve özellikle insan dediğimiz şey, inançlı bir insan soyunun parçasıysa... Edip Cansever ...

Önemli olan Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı’da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir… Hakan Günday

Yabancı...

Umut, bir yolun dönemecinde, var hızla koşarken, birden yetişen bir kurşunla yere serilivermekti...


Benim davamı beni işe karıştırmadan çözümlüyor gibiydiler sanki. Her şey, benim araya girmeme gerek kalmadan geçip gidiyordu. Düşüncemi sormadan kaderimi karar altına alıyorlardı. Arada bir, herkesin sözünü kesip 'Ama bu kadarı da olmaz yani! Sanık kim burada? Sanık olmak önemli bir şeydir. Benim de söyleyecek sözüm var!' demek geliyordu içimden. Ama şöyle bir düşünce, bakıyordum ki, söyleyecek bir şeyciğim de yoktu. Şunu da kabul etmeliyim ki, insanları oyalamaya karşı duyulan ilgi pek uzun ömürlü olmuyor...

Satır Arası Cümle ve Kesitler...

* İnsan yavaş gitse güneş çarpar, hızlı gitse kan ter içinde kalır, sonra kilisede soğuk alır, şifayı bulur..

* İnsan her zaman az buçuk suçludur...

* İnsan hayatını hiç değiştirmez ki. Zaten herkesin hayatı birbirinin aynıdır. Burada ki hayatımı da hiç beğenmiyor değilim...

* İnşallah bu gece köpekler havlamaz. Hep benimkiymiş gibi geliyor bana...

* Yemek saati dediğin insanın acıktığı saattir...

* Raymond, gözlerini ondan ayırmaksızın bana, 'Sereyim mi yere?'diye sordu. Hayır, dersem büsbütün körükleyeceğimi ve mutlaka tetiğe basacağını düşündüm. Ona sadece 'Daha adam sana bir şey söylemedi ki. Bu durumda ateş edersen hoş kaçmaz' dedim. Bu sıcak ve sessizlik ortasında, kulaklarımıza yine o hafif şu şırıltısıyla kamışın sesi geldi. Sonra, Raymond, 'Öyleyse herife küfrederim, karşılık verirse sererim leşini yere o zaman' dedi. 'Hah, işte öyle! Ama herif bıçağını çekmezse, sen de ateş edemezsin. ' dedim...

* İnsan ateş eder de, edemez de, bence ikisi de bir...

* Yaradılışım gereği, beden gereksinimlerimin çok zaman duygularımı altüst ettiğini söyledim...

* Söyleyecek pek bir şeyim yok da ondan konuşmam...

* 'Beş kurşunu birbiri ardınca mı attın?' diye sordu. Düşündüm, önce bir el, Birkaç saniye sonra da, dört el ateş ettiğimi söyledim. Bunun üzerine, 'Birinci ile ikinci arasında niye beklediniz?'diye sordu...

* Herhalde hiçbir şeyi gereğinden fazla büyütmemeli insan...

* İnsan eninde sonun da her şeye alışır...

* Bana kadınlardan söz açan o oldu önce. 'Ötekilerin sızlandıkları ilk şey budur.'dedi. 'Ben de onların durumundayım, bu işlemi de haksızca buluyorum' dedim. 'Ama' dedi, 'zaten sizi de bunun için hapse tıkıyorlar ya!' 'Nasıl? Bunun için mi?' 'Elbette, özgürlük dediğin budur işte! Özgürlükten yoksun bırakıyorlar.' Bense bunu hiç düşünmemiştim. Ona hak verdim. 'Doğru, yoksa ceza nerde kalırdı' dedim. 'Evet, siz durumu anlıyorsunuz, ama ötekiler anlamıyorlar. Ama, eninde sonunda onlarda kendilerini avutmanın yolunu buluyorlar.' dedi, sonra çekip gitti...

* Üzüntüm, görmeme engel oldu...

* Her şey doğru, ama hiçbir şey doğru değil!..

* Bence bu görünmez kazadır. Herkes bilir bunun ne olduğunu. İnsanı kıskıvrak bağlayıverir, savunmasız bırakır. Bana kalırsa kazadır bu...

* Yaz göklerinde uzanıp giden o bildik yollar insanı günahsız uykulara da zindanlara da götürebiliyormuş demek...

* Benim davamı beni işe karıştırmadan çözümlüyor gibiydiler sanki. Her şey, benim araya girmeme gerek kalmadan geçip gidiyordu. Düşüncemi sormadan kaderimi karar altına alıyorlardı. Arada bir, herkesin sözünü kesip 'Ama bu kadarı da olmaz yani! Sanık kim burada? Sanık olmak önemli bir şeydir. Benim de söyleyecek sözüm var!' demek geliyordu içimden. Ama şöyle bir düşünce, bakıyordum ki, söyleyecek bir şeyciğim de yoktu. Şunu da kabul etmeliyim ki, insanları oyalamaya karşı duyulan ilgi pek uzun ömürlü olmuyor...

* Bana zeki dediklerini duyuyordum. Yalnız şunu anlamıyordum: Herhangi bir kimsedeki erdemler, nasıl olurdu da bir suçlu aleyhine ezici bir kanıt olabiliyordu...

* Birincisi ikincisinin hareketlerini hazırlar, onları sanki önceden haber verir ve haklı çıkarmaya çalışırmış...

* Beni konudan uzak tutmak, hiçe saymak, bir bakıma da benim yerimi almak demekti...

* Umut, bir yolun dönemecinde, var hızla koşarken, birden yetişen bir kurşunla yere serilivermekti...

* Hiçbir şey ölüm cezası kadar önemli değildi ve bir bakıma da, bir insan için bundan daha ilginç bir şey olamazdı...

* İnsan bilmediği şeyler üzerine hep olmadık düşüncelere varır... Oysa ben her şeyin basit olduğunu kabul etmek zorundayım, çünkü, makinenin yüksekliği, ona doğru, sanki bir tanığı karşılamaya gider gibi ilerlerdi. Bir bakıma bu da can sıkıcı bir şeydi. İdam tahtasına çıkış, gökyüzüne doğru yükseliş yok mu, işte insanın kafası bunlara takılabilirdi. Oysa, burada da, makine her şeyi eziyordu. İnsan azıcık utanç ve büyük bir kesinlikle sanki gizlice öldürüyordu...

* İnsan hiçbir zaman bütün bütün mutsuz olmaz...

* Hayat yaşamaya değmez. Aslına bakarsanız, insan ha otuzunda ölmüş ha yetmişinde, pek önemli değildi. Çünkü her ikisi de pek doğal ki, başka erkekler de, başka kadınlar da yaşayacaklardı, hem de binlerce yıl.

* Değil mi ki insan ölecekti, öyleyse bunun ne zaman ve nasıl olacağı pek önemli değildi...

* Ben öldükten sonra insanların beni unutacaklarını nasıl çok iyi anlıyorsam, bunu da kendim için öyle doğal buluyordum. Ölümden sonra insanların artık benimle hiçbir alışverişi kalmıyordu. Hatta bunu düşünmenin bile acı olduğunu söyleyemezdim. Aslında, insanın eninde sonunda alışmayacağı hiçbir düşünce yoktur...

* Yok olmaktansa, yanmanın daha iyi olduğunu söyledim...

* İşaretler ve yıldızlarla yüklü olan bu gecede kendimi ilk kez olarak, dünyanın kayıtsızlığına açıyordum. Dünyayı kendime bu kadar eş, böylesine kardeş bulunca, anladım ki, eskiden mutluluğa ermişim, hatta hala da mutluyum…

Albert Camus...





Share/Save/Bookmark