Yalandır kısalığı yaşamın... Ve özellikle insan dediğimiz şey, inançlı bir insan soyunun parçasıysa... Edip Cansever ...

Önemli olan Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı’da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir… Hakan Günday

Yalnız Gezerin Düşleri...

Ruh bendenden ayrılmaya başlarken, onu en silik şekilde görürüz...


* Her şey olup bittiğine göre, onlardan korkacak neyim kaldı?.. Durumumu daha kötüleştirmeyeceklerine göre daha fazla da korku veremezler... Sonunda beni endişe ve korkunun kötülüklerinden sonsuza kadar kurtardılar, hiç değilse bununla teselli buluyorum. Gerçek dertlerin üzerimde çok az etkisi var; uğradığım dertleri korktuğum dertlere rahatlıkla yeğlerim... Ürküye kapılan düş gücüm onları bir araya getiriyor, üst üste yığıyor, işliyor, büyütüyor. Onların beklentisi varlıklarından yüz kere daha çok işkence yapıyor bana. Tehdit benim için darbenin kendisinden daha korkunç...

Satır Arası Cümle ve Kesitler...

* Kişiler ölür, ama kurumlar ölmez...

* Kendi deneylerimle, mutluluğun kaynağının kendimizde olduğunu, mutlu olmasını bilen insanları, başkalarının mutsuz etmeyeceğini öğrendim...

* Talihsizlik, kuşkusuz büyük bir öğretmendir ama derslerini çok pahalı ödetir ve çoğu kez elde edilen yarar, ödenen fiyata değmez...

* Doğarak girdiğimiz savaş alanından ölümle çıkarız... Yarış alanının sonuna geldiğinde arabayı daha iyi kullanmayı öğrenmek neye yarar?...

* İnsanın yapmak zorunda olduğu şeyler, çoğunlukla inanmak zorunda olduğu şeylerdir... Ve en doğal gereksinmelerin dışında kalan her şeyde eylemlerimize yön veren fikirlerimizdir...

* Öğretileri yönlendiren tutkuları ve çıkarları için insanları şuna ya da buna inandırmaya çalışmaları yüzünden asıl inançlarının ne olduğunu anlamak olanaksızlaşıyor... Onların felsefesi başkaları içindir; oysa bana kendim için bir felsefe gerekli...

* Filozofların sık sık sözünü ettikleri can sıkıcı güçlüklerin her zaman gönlümce üstesinden gelemediğimi de itiraf ederim... Ama her tarafta çözümlenemez sırlar, yanıtlanamaz itirazlar bularak, insan zekasının kavramakta yetersiz kaldığı meseleler üzerinde nihayet bir karara varma azmi ile, çözemediğim ama karşı sistem içerisinde aynı güçte bir itiraz ile karşılanan itirazları kendime dert etmeden bana en kanıtlanmış ve en inanılır gibi gözüken fikri benimsedim. Dogmatik bir tavır ancak bir şarlatana yaraşır... Önemli olan insanın, yetkin bir yargılama gücüyle seçtiği kendi kanaatinin olmasıdır...

* Yalan söylemenin, açıklanması gereken bir gerçeğin saklanması olduğunu bir felsefe kitabında okuduğumu hatırlıyorum. Bu tanıma göre, açıklanması zorunlu olmayan bir gerçeğin söylenmesi yalan sayılmaz, ama benzer bir durumda, birisinin gerçeği açıklamamakla yetinmeyip tam tersini söylemesi yalan söylemek sayılır mı, sayılmaz mı?..

* Mülkiyet yalnızca yarara dayandığına göre, hiçbir yararın söz konusu olmadığı yerde mülkiyette olamaz...

* Gerçeğin önemsenmediği yerde, aksi olan yanlış da önemsenmez...

* Çoğu kez birinin yararına olan diğerinin zararınadır ve hemen hemen her zaman özel çıkarlar, kamu çıkarına terstir...

* İnsanların sözlerini yarattıkları etkiyle değerlendirmek çoğu kez onları eksik değerlendirmek olur. Bu etkiler, her zaman açık ve kolay tanınır olmak bir yana, söyledikleri koşullar gibi sonsuz değişiklikler gösterir. Sadece ve sadece onların söyleniş amacıyla, bu sözlerin kötülük veya iyilik dereceleri ölçülebilir ve değerlendirilebilir...

* Çıkar gözetmeden, ne kendisine ne de başkalarına zarar vermeksizin yalan söylemek yalan söylemek değil, kurmacadır...

* Başkalarına karşı adil olmak gerekiyorsa, insanın kendisine karşı da doğru olması gerekir...

* Zayıf bir ruhla kişi en fazla kendini kötülüklerden korur ama büyük erdemleri dile getirmeye cüret etmek küstahlık ve gözü pekliktir...

* Zayıfın varlığı güçlünün yararına kullanılmaktadır...

* Yeryüzünde her şey sürekli bir akış halindedir... Hiçbir şey aynı biçimde kalmaz ve dışımızdaki şeylere bağlanan duyularımız ister istemez onlar gibi değişikliğe uğrar... Her zaman ardımızda veya önümüzdedirler...

* Şu dünyada hiçbir zevk yoktur ki geçici olmasın, sürekli mutluluğun var olduğundan kuşkuluyum...

* Mutlak sessizlik hüzne yol açar. Ölümün imgesidir...

* Ruh bendenden ayrılmaya başlarken, onu en silik şekilde görürüz...

* Düşünmeden yapıp da, nedenini içimizde aradığımızda, aramasını iyi bilirsek, bulamayacağımız hemen hiçbir hareket yoktur...

* Zayıflık ve tutsaklık yalnızca kötülük doğurur...

* Elde ettiği güç ile insanlığın üzerine çıkan biri, insanlığa özgü zayıflıkların üzerinde olmalıdır, yoksa bu güç fazlalığı onu diğer insanların, hatta bu güce sahip olmadan önceki kendisinin bile altına indirirdi...

* Özgürlüğün,insanın canının istediğini yapması demek oluğuna hiçbir zaman inanmadım... Özgürlük daha çok, yapmak istemediğini yapmamaktır...

* En yabanıl yalnızlığı, yalnızca ihanet ve nefretle beslenen kötü insanların arkadaşlığına yeğliyorum...

* Uğradığımız tüm felaketlerde, etkisinden çok niyete bakarız... Çatıdan düşen kiremit bizi daha fazla yaralayabilir ama kötü bir el tarafından kasten fırlatılan taş kadar derinden incitemez... Taş bazen ıskalayabilir ama niyet her zaman hedefine ulaşır...

* Öz-saygı gururlu ruhların en büyük itici gücüdür, yanılması bol öz-beğeni kılık değiştirerek öz-saygısının yerini alır ama sahtekarlık ortaya çıkıp da, öz-beğeni artık kendini gizleyemez olunca, korkacak bir şey kalmamış demektir, yok edilmesi zor da olsa, boyun eğdirilmesi kolaydır...

* Katlandığı felaketlerde, o felakete neden olan niyeti değil de yalnızca felaketin kendisini gören biri için, kendi öz-saygısındaki yeri başkalarının iyi niyetine bağlı olmayan biri için hakaretlerin, intikamların, kayırmaların, sövgülerin, haksızlıkların hiçbir önemi yoktur...

* Gerçek zevkin harcanan parayla ölçülemeyeceği ne kadar doğru ve neşe altından çok bakırın dostu...

Jean Jacques Rousseau


Share/Save/Bookmark