Yalandır kısalığı yaşamın... Ve özellikle insan dediğimiz şey, inançlı bir insan soyunun parçasıysa... Edip Cansever ...

Önemli olan Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı’da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir… Hakan Günday

Seçkinlik ve Sıradanlık I...

Hiçbir makam mevki, soy sop farkı yoktur ki kafalarını sadece bellerinin hizmetinde kullanan, bir başka ifadeyle, onu iradelerinin emellerinin bir hizmetkarı olarak gören milyonlarca insan ile: ‘Hayır!.. Kafa bunun için kullanılmayacak kadar değerlidir, o sadece kendi kendisinin hizmetinde kullanılmalıdır. Bu dünyanın harikulade ve çok çeşitli manzaralarını temaşa ve tefekkür etmeye ve sonra da onu bir fert olarak kişiliğime cevap teşkil edebilecek şekilde, ister sanat, ister edebiyat olarak* bir fon içerisinde yeniden üretmeye çalışmalıdır.’ Diyecek cesarete sahip çok az ve ender bulunur kimseleri birbirinden ayıran derin uçurum kadar büyük olsun. Bunlar dünyanın gerçek soyluları, hakiki asilzadeleridir. Diğerleri köleler ve ırgatlardır (glebae adscripti **). Elbette burada sadece, fedakarlığın yapılmaya değer olduğunu gösteren sonuçla, kafasını iradesinin hizmetinden kurtaracak cesarete değil, fakat aynı zamanda böyle bir iddia ve dolayısıyla hakka da sahip olmayanlardan söz ediyorum. Bütün bu konuştuklarımızın kendileri için ancak kısmen geçerli olduğunu söyleyebileceğimiz kimseler için bu derin yarık, bu uçurum o kadar büyük değildir; fakat her ne kadar yetenekleri küçük de olsa, gerçek olduğu kadarıyla, bunlarla milyonlar arasında keskin bir sınır çizgisi her zaman mevcut olacaktır…

Güzel sanatlar, şiir ve felsefe alanında bir milletin ürettiği eserler işte sahip olunan bu akıl fazlasının sonucudur…

İnsanların büyük çoğunluğu, tabiatları gereği yeme, içme ve çiftleşme dışında herhangi bir konuda ciddi olmayacak biçimde yaratılmışlardır. Bu fevkalade nadir rastlanır ve yüksek yaradılışa sahip kimselerin din, bilim veya sanat adı altında dünyaya getirdikleri her şey büyük çoğunluk tarafından hiç vakit kaybedilmeksizin kendi bayağı amaçları için birer araç olarak kullanılacaktır. Çünkü çoğu durumda onlar bunları kendi maskeleri haline getireceklerdir…

Herhangi bir şeyi cum grano salis*** anlayabilme kabiliyetine sahip birisi için deha ile sıradan insan arasındaki ilişki belki de en iyi aşağıdaki şekilde ifade edilebilir: Deha çifte akla sahip bir kimsedir: biri kendisi için ve iradesinin hizmetinde, diğeri safi nesnel bir tavırla kavradığından ötürü aynası haline geldiği dünya için. Dehanın güzel sanatlar, şiir ve felsefe alanında vücuda getirdiği eser sadece bu tefekkür ve temaşaya dayalı tavrın, belli teknik kurallara göre geliştirilmiş neticesi yahut (öz anlamında) hülasasıdır…

Diğer taraftan sıradan insanın sadece tek bir aklı vardır, buna dehanın nesnel aklına karşılık olarak öznel akıl denilebilir. Bu öznel akıl ne kadar keskin olursa olsun –ki değişik mükemmeliyet derecelerinde tesadüf edilebilir- dehanın çifte aklıysa asla aynı seviyede değildir; nasıl ki gür bir insan sesi, ne kadar yüksek olursa olsun, her zaman olağanüstü tiz erkek sesinin tonlarından esaslı biçimde farklıysa. Bunlar, tıpkı flütün iki yüksek oktavı ve kemanın armonikleri gibi, bir boğum noktasının böldüğü titreşimli hava sütunlarının iki yarımının birleşmesi ile meydana gelir. Halbuki gür insan sesinde ve flütün düşük oktavında sadece tam ve bölünmemiş hava sütunu titreşir…

Bu açıklama dehanın sözünü ettiğimiz bu özel niteliğini-hususiyetini anlamasında okuyucuya yardımcı olabilir. Deha her kime bahşedilmişse bu özel nitelik onun eserleri, hatta fizyonomisi üzerine kolayca fark edilecek biçimde kazınmıştır…

Ne var ki bunun gibi bir çifte aklın çoğu durumda iradenin hizmetine ister istemez mani olacağı aşikardır ve bu dehanın günlük hayatın şartları içinde çoğu kere tanık olunan yeteneksizliğini izah edecektir. Ve dehayı özel biçimde belirleyen şey, ister kör ister keskin olsun kendisinde, her zaman sıradan basit kafalarda karşılaşılan hesaplı kitaplı, temkinli ihtiyatlı ruh halinden eser bulunmamasıdır…

* Ya da : Resim veya anlatım olarak…
** Toprağa bağımlı köleler…
*** İhtiyat Kaydıyla…Doğruluk sınırları içinde…

Share/Save/Bookmark