Yalandır kısalığı yaşamın... Ve özellikle insan dediğimiz şey, inançlı bir insan soyunun parçasıysa... Edip Cansever ...

Önemli olan Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı’da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir… Hakan Günday

Amaçlar... Arzular...

Kendimizi bu iki alemin varlığına inanmaya alıştırdık… Amaçlar ve arzular alemi ile rastlantılar alemine… Sonuncusunda her şey anlamsızca gelişir… Kimsenin neden ve niçinini açıklayamadığı bir şeyler olur, kalır ve biter… Biz bu büyük kozmik aptallığın güçlü aleminden korkarız… Çünkü biz onun bir çakıl taşının çatıdan düşmesi gibi diğer dünyaya, amaçlar ve istekler dünyasına düştüğünü ve bizim herhangi güzel bir amacımızı öldürdüğü şeklinde öğreniriz… Bu iki dünyaya inanç çok eskilerden kalma bir duygusallık ve çok eski bir masaldır… Amaçlarımız ve isteklerimizle biz akıllı cüceler, aptal, inanılmaz ölçüde aptal olan devler, yani tesadüfler tarafından rahatsız edilir, dağıtılır, genellikle ölümüne eziliriz… Ama bütün bunlara rağmen yine de yakınlığın korkunç malzemeleri olmaksızın yaşamak istemeyiz… Çünkü söz konusu canavarlar, amaçların örümcek ağındaki yaşamı bizim için sıkıcı ve korkutucu olmaya başlayınca gelirler ve elleriyle bir kerede tüm ağı parçalayarak yüce bir müdahalede bulunurlar… Elbette bu akılsızlar bunu yapmak istemezler aslında!.. Yaptıklarının farkında da değildirler!.. Ama onlar iri kemikli ellerini ağzımızın içine sokarlar, sanki bu ağın hiçbir önemi yokmuş gibi…

Yunanlılar, bu ne yapacağı önceden tahmin edilemeyen, yüce, sonsuz bağnazlık dünyasına Moira* adını vermiş ve onu tanrılarına özgü, kendilerinin kavrayamadığı bir yetenek olarak ortaya koymuşlardı… Tanrılara tapınırken onlara karşı son kozu elde tutmak şeklinde ki gizli direniş birçok halkta söz konusudur… Örneğin insan bir Hintli ya da İranlı olarak kendini ölümlülüğün bir kurbanı olarak algılar, böylece ölümlülerin en kötü durumda tanrıları aç bırakıp, açlıktan öldürebileceğini düşünür… Ya da eğer insan şiddetli melankolik İskandinav gibi tanrıların bir zamanki bilinçli kaybını düşünerek, kötü tanrıların onu sürekli korkutmalarına karşılık gizli bir intikam keyfi yaratır… Hıristiyanlık temel duygular bakımından ne Hintlilerin, ne İranlıların, ne Yunanlıların ne de İskandinavların duygularına benzer… Topraktaki gücün toprağı öpmek şu demektir… O her şeye kadir “aptallığın ülkesi” göründüğü kadar aptal değil, daha ziyade onun arkasında, karanlık, çarpık ve şaşırtıcı yolları seven, ama sonunda her şeyi “muhteşem bir şekilde ortaya koyan” sevgili tanrının bulunduğunu anlamayan bizler aptalız anlamına gelir bu… Şimdiye kadar dev bir varlık ya da, Moira olarak yanlış anlaşılan hedefleri ve ağları bizim aklımızdan daha hassas ören sevgili tanrı ile ilgili bu yeni hikaye – öyle ki bu tanrıya da anlaşılmaz… Evet akılsız görünmüştür muhtemelen bu hikayeye… Mesele ne kadar muhteşem, ne kadar çelişkili olsa da, oldukça hassaslaşmış eski dünyanın karşı koyamadığı öylesine cesur bir değişim, öylesine tehlikeli bir zıtlıktı… Çünkü samimiyetle söylemek gerekirse, bunda bir çelişki vardı… Şayet tanrının amaçlarını ve aklını, bizim aklımız almıyorsa, o kendi aklının özelliğini, tanrının bu özelliğini nereden bilsin?.. Acaba damdan düşen kiremit gerçekten “tanrısal sevgi” tarafından mı atılıyor diye, aslında yeni bir dönemde bir kuşku uyandı… İnsanlar yeniden dev ve cüce romantizminin eski izine doğru geri gitmeye başladılar… Artık kaybedecek zaman olmadığı için, bunu anlayalım:

Bizim amaçlarımızın ve aklımızın sözde özel dünyası, aynı şekilde devler tarafından idare ediliyor!.. Amaçlarımız ve aklımız cüce değil, devdir!.. Kendi ağlarımızı kendimiz aynı sıklıkla ve aynı kalabalıkla parçalıyoruz, tıpkı kiremitlerin verdiği zarar gibi!.. Söylendiği gibi her şey amaç değil, istem denilen her şey de istem sayılmaz!..

Eğer şöyle düşünmek isterseniz: Rastlantıların ve aptallığın bulunduğu bir dünya var mı?..

Bu soruya şöyle karşılık verilebilir : Evet belki sadece bir dünya vardır... Belki de ne istem, ne amaçlar vardır… Biz bunları hayal etmişizdir…

Rastlantının zarlarını atan zorunluluğun çelik elleri, sonsuza kadar süren oyununu oynar… O zaman her dereceden amaca uygunluğa ve akıllılığa, tamamıyla benzer görünen atışlar yapılmalı… Belki bizim istem edimimiz, amaçlarımız, böylesi atışlardan başka bir şey değildir… Biz kendi olağanüstü denecek kadar sınırlı kavrama yetimizi anlamayacak kadar yeteneksiz ve kibirliyiz… Kendi çelik ellerimizle zarları atsak, bizzat kendimiz en kararlı eylemlerimizde zorunluluk oyunundan başka bir şey yapmıyor olsak bile… Belki!.. Bu bekliyi aşmak için yer altı dünyasında ve tüm yüzeylerin öte yanında konuk olmalı ve Persephone’nin** masasında onunla bizzat zar atıp, iddiaya tutuşmalı…

F.Nietzsche Tan Kızıllığı


* Moria : Yunanca da “kader” veya “pay, hisse” Bir kişi veya tanrı değil, dünyanın taksim edildiği ve insanların sınılarını bilmeleri gerektiği gerçeği… Moria’yı aşmak: Yıkım getiren kibirdir… Zeus bile, İlyada da buyurulana göre davranmak zorundadır… R.J.Hollingdalen



** Persephone (veya Kore yani “genç kız”) ve yer altı: Yunan mitolojisinde Zeus’la Demeter’in kızı… Bir grup kızla kırda oynarken, yer altının kişileştirilmişi olan Hades-Aidoneus onu fark etti… Ondan etkilendi ve yerin yarılmasına neden olup bir atlı arabayla dışarı çıkarak onu kaçırdı… Vaktinin üçde birini yer altında geçirir …(Bu süre içinde Demeter yastadır ve hasada izin vermez) ve her sene yeryüzünde de bir süre yaşar… Bu zaman diliminde Demeter hasada izin verir… Bu nedenle Ekin tanrıçasının kızı ve Ölümün sevgilisi ünvanlarını almıştır…
R.J.Hollingdalen

Share/Save/Bookmark

Kaptan Yemeğe Çıktı Ve Tayfalar Gemiyi Ele Geçirdi...

* Kendimize işkence etmek için kullanmak isteyeceğimiz bir şey hep bulunur sanırım... Hipodromda başkalarının hislerini paylaşırsın; o ümitsiz karanlığı, pes edip vazgeçmenin kolaylığını... Bahisçilerin dünyası gerçek dünyanın makul ölçülere indirgenmiş şeklidir; hayatın ölümle sürtüşmesi ve kaybetmesidir... Sonuçta kimse kazanamaz... Geciktirmektir tek isteğimiz, o göz kamaştırıcı ışıktan gözlerimizi bir an için kaçırmak...

29.08.91 shf.7-8

* Çoğu insan ölüme hazır değildir, ne kendi ölümlerine ne de başkalarının... Şoka girerler, ödleri patlar, beklenmedik bir süprizdir ölüm onlar için... Olmamalı oysa... Ben ölümü sol cebimde taşırım... Bazen cebimden çıkarıp onunla konuşurum...

* Bir çiçeğin büyümesi bizi ne kadar kederlendiriyorsa, ölüm de o kadar kederlendirmeli... Korkunç olan ölüm değil, yaşanan ya da yaşanmayan hayatlardır...

* Ölümün tahammül edemediği bir şey varsa yüzüne gülünmesidir...

12.09.91 shf. 11-12

* Yürüyen bir merdivenden inerken kendini aynada görürsün ama doğrudan bir bakış değildir bu, temkinli bir gülümseme ile yanlamasına bir göz atışdır sadece... Çok da kötü görünmezsin, tozlu bir mum gibi... Elden ne gelir?... Tanrıların canı cehenneme, oyunun canı cehenneme...

* Ve babaların laflarını hatırlarsın hep... Jeffers : Öfke duy güneşe... Hepsi birbirinden güzel... Satre mesela : Cehennem ötekilerdir... Hedefi gözünden vurmak diye buna derim... Ben hiç yalnız hissetmem kendimi... En iyisi yalnız olup, tamamen yalnız olmamaktır...

* Hayat düzmüş beni bi kere, geçinemiyoruz... Hayattan küçük lokmalar almak zorundayım, bütün atamıyorum ağzıma... Kovalar dolusu bok yemek gibi... Akıl hastanelerin, sokakların dolu olması beni şaşırtmıyor... Kedilerimi seyretmek bile iyi gelir bana... İçimi serinletir... Onların yanında kendimi iyi hissederim... İnsan dolu bir odaya sokmayın beni yeter ki... Sakın...

13.09.91 Shf : 14, 16

* Yaşarken hepimiz farklı tuzaklara yakalanırız... Kimse kaçamaz o tuzaklardan... Bütün hayatını bir tuzakta yaşayanlar bile vardır... Önemli olan tuzağın tuzak olduğunu fark etmektir... Fark edemiyorsan bitmişsin...

26.09.91 shf 22

* Yürüyen merdivenlerde ve asansörlerde inip çıkan insanlar, araba süren insanlar, garaj kapılarını uzaktan kumanda ile açan insanlar... Sonra yağlarını eritmek için jimnastik salonlarına gidilir... 4.000 yıl sonra bacaklarımız olmayacak, ördeklere benzeyeceğiz... Bütün türler kendilerini yok ederler... Dinozorların sonu da böyle oldu... Canlı namına ne varsa yediler, sonra birbirlerini yemeye başladılar ve sonunda tek dinozor kaldı ve o orospu çocuğu da açlıktan öldü...

26.09.91 shf :25

* Yakında öleceğimi biliyorum ve bunu çok garipsiyorum... Bencilim, kıçımı iskemleye yerleştirip, şiir yazmaktan bıkamadım...Yazmak ateş yakıyor içimde, havada perendeler atıyorum yazarken... İyi de, nereye kadar?... Gitmesini bilmek lazım... Depomuzda ki yakıttır ölüm... Devam edebilmek için ihtiyacımız var... Hepimize lazım... Bana lazım, size lazım... Zamanı geldiğinde gitmezsek çevreyi kirletiriz...

30.09.91 shf.28

* Milli borcumuz bizi dev bir ahtapot gibi yutabilir... İnsanlar mezarlıklarda uyumaya başlarlar... Bir çürümüşlüğün tepesinde zenginlerden oluşmuş bir krema tabakası var aynı zamanda... Şaşırtıcı değil mi?... Bazı insanların o kadar çok paraları var ki, kaç paraları olduğunu bile bilmiyorlar... Milyon dolardan söz ediyorum... Zenginler hala zirvede, sistemi sağmanın bir yolunu hep bulur onlar...

03.10.91 shf 36

Bozgun sonrasında güç toplamak kadar öğretici bir şey daha yoktur... Ama çoğu insan korkularına yenilir... Başarısızlıktan o denli korkarlar ki, sonunda başarısız olurlar... Fazlası ile koşullanmışlardır, birinin onlara ne yapması gerektiğini söylemesine alışkındırlar... Aile ile başlar, okul ve iş hayatında sürer...

15.10.91 shf.45-46

* Bazen hepimiz bir filme hapsolmuşuz hissine kapılıyorum... Repliklerimizi biliyoruz, nereye doğru yürüyeceğimizi biliyoruz, nasıl oynayacağımızı biliyoruz, sadece kamera yok... Yine de çıkamıyoruz filmin içinden... Ve film kötü...

31.10.91 shf. 55

* Kimseyle yarışmıyorum ve ölümsüzlüğe dair düşüncelerim yok... Umurumda bile değil... Hayatta iken devinmek önemli olan... Gün ışığında kapılar açılır ve atlar ışığın içine fırlar ve cokeyler; parlak ipek giysilerinin içinde küçük şeytanlar, zorlayarak, sapına kadar... İhtişam devinimde ve hodri meydan diyebilmektir... Ölümün canı cehenneme... Her şey bugün, bugün, bugün... Evet...

22.11.91 shf.65

* Her şey saniyenin içinde olup biter... Hayattasın... Ölmüşsün... Ve hayat sürer...

* Pamuk ipliği ile bağlıyız hayata... Olasılıkların arasında talihimizle geçici olarak varız... Bu geçicilik unsuru işin en iyi ve en kötü kısmıdır... Elden de birşey gelmez... Bir dağın zirvesine çıkıp on yıllarınızı meditasyon yaparak geçirseniz de bu gerçeği değiştiremezsiniz... Kabullenmeyi seçebilirsiniz ama bu da ne kadar sağlıklıdır bilemiyorum... Fazla düşünüyoruz belki de... Daha çok hisset, daha az düşün...

09.12.91 shf.66

* İnsan kendini çok derin tahlil etmemeli, yoksa hiçbir şey yapmaz, yaşam durur… Bir kaya parçasının üstünde hiç kımıldamadan oturan bilgelere döneriz… Bu da ne kadar bilgecedir bilemiyorum… Aşikar olanı silerler ama bir şey sildirir onlara… Tek bir sineğin kendisiyle düzleşmesi gibidirler bir anlamda… Kaçış yok, etki yok, etkisizlik yok… Kendimizi zarar hanesine yazmaktan başka çare yok… Oynayabileceğimiz bir hamlemiz kalmamış… Mat olmuşuz…

16.04.92 shf.82

* İlginç insanların sayısı neden bu kadar az... Milyonlarca insanın içinde neden sadece birkaç kişi?.. Bu kasvet verici ve cansız türle yaşamaktan başka çare yok mu?.. Tek bildikleri şiddet sanki...Uzmanlık alanları... Şiddet söz konusu olduğunda çiçek gibi açıyorlar... Olasılıklarımızı kokutan bok çiçekleri gibi... Sorun onlarla etkileşim içinde olmanın kaçınılmazlığı...

27.02.93 shf.117

Charles Bukowski

Share/Save/Bookmark

Mazlum Çimen Unutamadım...




Sözümü tutamadım
Gönlümü avutamadım
Meğer ne çok sevmişim
Yar unutamadım

Sevdan beni bir güldürür
Şu ömrümü söndürür
Her günümü zule döndürür
Yar unutamadım

Sır edip susamadım
Gün geldi coşamadım
Gözlerinin ışığını
yar unutamadım

Sevdan beni bir güldürür
Şu ömrümü söndürür
Her günümü zule döndürür
Yar unutamadım

Share/Save/Bookmark

Yücel Arzen Ah Tamara...




Van' dan, Gevaştan ve Digor'un altın saçlı kızlarından dinledim bu türküyü
Tamara...
Tamara senin dilin yok; senin incirin, senin narın, senin nazın yok.
Bu kaçıncı yenilgi aşk uğruna, bu kaçıncı intihar girişimi...
Boşuna değil biliyorum, senin afaroz edilişin, benim şeyhimi kendime kusturuşum...
Bir ışık diye sana gelişim boşuna değil
Bırak öldürsünler beni, bırak yok saysınlar
Unutsunlar senin ismini, bırak saklasınlar.
Tamara, ah tamara aşk adadadır artık aşkın adada...
U vel aha u vel vera u destana ah Tamara, Tamara

Ay dolanır geceye, kıpkızıl kan gibi
Bulut geçer üstümden, örter beni tül gibi
Sevdanın çölündeyim, ıssızlığın gölünde
Yolumda ışığım ol; ah Tamara

Dokunamam ki tenine, yasaksın bana
Sana giden dikenli yollar, tuzaksın bana
Aşımsın ekmeğimisin, sevapsın bu canıma
Derdime dermanım ol, ah tamara...

Yedi boğum akrep gibi boynumda sevdan
Kara hançer, mavzer gibi bekliyor düşman
Bilsinler böyle bir sevda, böyle bir can alırken
Aşkıma fermenım ol; ah Tamara...

Vur benihasrete, göm beni göle
Oğluna ver adımı ,bin yıllık öfke
Duysunlar böyle bir sevda böyle bir can alırken
Aşkıma fermanım ol; ah Tamara

Share/Save/Bookmark

Nurettin Rençber Uzakta...



sen rüzgarla uzaklardan cıksan gelsen diyorum o mavi bakışınla
ben masmavi bir sabaha uyansam
her halin bir başka semt olsa içimdeki şehirde


hergün seni arıyorum
niçin benden uzaktasın?
dağa taşa soruyorum
niçin benden uzaktasın?uzakta

çimenler sararmış solmuş
cicekler yere kapanmış
yeryüzü çöllere dönmüş
niçin benden uzaktasın
niçin benden uzaktasın uzakta!

Share/Save/Bookmark

Nurettin Rençber Dokunma Kalsın...



Esti bir ayrılık rüzgarı
Anladım gidiyorsun
Düşlerimi yakarak
Sanma sen gidince yanlız birbaşıma kalırım
Bir başıma umutsuz

Dokunma kalsın gömleğimde kokun
Koynumda suskun resmin kanasın

Sürmez ayrılığın acısı
Uzun süremz inan
Geçip gider zamanla
Yanlız söyle bana sevgilim
Bir yıldız nasıl yaşar
Hep kendini yakarak

Haydi git artık yolun acıkolsun
Penceremde güller sararsın solsun

Dokunma kalsın gömleğimde kokun
Koynumda suskun resmin kanasın
DOKUNMA KALSIN

Share/Save/Bookmark

Erdal Güney Rüyamsın...



Hayat sana sözüm yok, derdimden derbederim.
Hercai gecelerde, rüyamsın göremediğim.
Bozduk aşkın bağını, hüzünler oldu şarap,
Ne çabuk geldin geçtin, sen kapımdan ey hayat.
Uğruna harcadım kurşuni gençliği,
Sönmeyecek ki ah kalbimin yangın yeri.
Çözülmüyor ki bu aşk denen kördüğüm
Sevsek olmuyor sevmemek ölüm....

Share/Save/Bookmark

Erdal Güney Saklımdasın...



Yürüyorum ey yar
İnsanların arasında
Kimi yorgun kimi dökük
Kanar sabır yarasında

Özlüyorum seni zamanla barışamadım
Geçip gidiyor ömür günlere doyamadım

Ucum yok bucağım yok
Saklımdasın ey yar haberin yok
Yıllar geçti sönmedi ateş
Yanıyorum ey yar haberin yok

Üşüyorum ey yar
Yangınların ortasında
Yürek kırgın yürek talan
Kanar sevda yarasında

Kahırlı yılları çizdin alnıma
Dost eyledin beni göçüp giden kuşlara

Share/Save/Bookmark

Erdal Güney Dalgakıran...



Aşk
Sigaramın ucunda dumandan külden senden yani ateşten ibaret
Çekiyorum içime işliyorum yüreğime
Seni sevgini
Her çekişte iç çekişlerimde ortak oluyor bana
Sevdan bir sigara kadar yakın
Sigaramın dumanı kadar uzak bana
Külüyüm sevdanın
Ateşinle yanarken dumanınla kayboluyorum

Bitmeden sigaram bir yenisini sarıyorum sararan parmak uçlarımda
Tıpkı tıpkı sararttığın yüreğime sevdanı sararcasına
Defalarca bıkmadan
Sen gitmek için çabalarken ben defalarca sarıyorum sevdanı yüreğime
Aşkım sevdan bir sigara kadar yakın dumanı kadar uzak bana
Ateşinle yanarken küllerim bile sızlıyor külüyüm sevdanın
Ayağının altında eziyorsun her defasında
Aşk sigaramın ucunda dumandan külden senden yani ateşten ibaret
Yakıyorsun her defasında...

Aşk herkesi kırar biraz
Eksilmesin acısı şükret
Varsın ağlasın dalda kiraz
Herkes kendine sürgün biraz

Çocuk gülüşün dünden bir yara
Aşk bize sıla
Günler gelir ve büyürüz elbet
Aşk bize gurbet
Ayışığı dalgakıran
Yarada tuz aşktan kalan
Ayışığı tende bıçak
Giden sürgün kalan kaçak
Aşk bize sıla
Aşk bize gurbet

Kapansın yarası şu gecenin
Ayrılıklar örtsün üstümü
Kimim kimsemdi ah gözlerin
Gidecek yeri yok kimsenin

Share/Save/Bookmark

İlkay Akkaya Yolumuz Gurbete Düştü...



Yolumuz gurbete düştü
Hazin hazin ağlar gönül
Araya hasretlik girdi
Hazin hazin ağlar gönül

Bu mudur senin eserin
Sinemi yaktı kederin
Ölürsem olmaz haberin
Hazin hazin ağlar gönül

Beyhani'yem budur halim
Senden ayrı düştü yolum
Bu hasretlik bana zulüm
Hazin hazin ağlar gönül

Share/Save/Bookmark

Nurettin Rençber Ay Karanlık Gece Vurdular Beni...



Bir incecik yolum gider yemen'e
Ilgıt ılgıt kanım damlar çimene
Ölüm varmış pusulardan geçene

Ay karanlık gece vurdular beni
Yarin çevresiyle sardılar beni
Ölmeden mezara koydular beni

Bir incecik yolum gider serez'e
Yavrum sermiş mendilini kireze
Ölüm varmış zulüm varmış varmış vay bize

Ay karanlık gece vurdular beni
Yarin çevresiyle sardılar beni
Ölmeden mezara koydular beni

Share/Save/Bookmark

Kardeş Türküler Zepür Gi Tarnam...





Meltem olurum hafif, eşsiz
Dağlardan inerim, kapında otururum
Sevginden yanmış şövalye gibi
Kılıcımı koyarım bağının kapısına

Ve sana bekçilik ederim gece gündüz
Yeter ki tez bağa gel yar can
Bakıp sana hasret gidereyim
Sevginden sarhoş öleyim kapında


İlkbahara döneyim, bağına gireyim
Bülbül gibi sarılayım gölüne
Binlerce oyunla yar, senin Şahinin'im
Kapına gelmişim boyuna kurban

Share/Save/Bookmark

Esra Kahraman Ex Love...




Beni karanlıkta yalnız bıraktın,
Bir sahtekar gibi bana acı verdin...
Konuşmaya gerek yok,
Açıklama yapmak için yorulma...

Hiçbir şey tekrar aynı olmayacak...
Ve aşkımız, hiçbir zaman yeniden
canlanmayacak...
Bana pişmanlıklarından bahsetme...

Bir daha asla ruhumu
okşayamayacaksın...
Ve asla kalbimin derinliklerine
inemeyeceksin...
Yalanlarını duymak istemiyorum...

Vay canına, artık çok geç...
Sana kızgınım ex aşkım,
Senden nefret etmeye başladım...

Ölümü hissediyorum derince,
Ve anlıyorum sonunda herşeyin
yalan olduğunu...
Ruhum ve kalbimle savaşıyorum,
Senden kurtulmaya çabalıyorum...

Hiçbir şey tekrar aynı olmayacak...
Ve aşkımız, hiçbir zaman yeniden
canlanmayacak...
Bana pişmanlıklarından bahsetme...

Bir daha asla ruhumu
okşamayacaksın...
Ve asla kalbimin derinliklerine
inemeyeceksin...
Yalanlarını duymak istemiyorum...

Vay canına, artık çok geç...
Sana kızgınım ex aşkım,
Senden nefret etmeye başladım...

Share/Save/Bookmark