Yalandır kısalığı yaşamın... Ve özellikle insan dediğimiz şey, inançlı bir insan soyunun parçasıysa... Edip Cansever ...

Önemli olan Tanrı’nın bir enstrüman yaratmış olmasıdır. İnsan denen bir enstrüman. Ancak yarattığı müzik enstrümanını çalamayan bir usta gibi, Tanrı’da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. Bu yüzden Tanrı hariç bütün güçler insanı çalmış ve özellikle de şeytan en güzel melodilerini onunla bestelemiştir… Hakan Günday

Varlık ve Hiçlik…

Korku yoluyla ve dolayısıyla hiçlik ve ölümle karşılaşma yoluyladır ki Dasein kendi Varlığına ve dolayısıyla varlık olarak varlığa içgörü kazanabilir… Heidegger’in yazdığı gibi, böylece “insan varoluşunda o olagelmeye ulaştık ki yokluk [ve öyle görünecektir ki varlık] onda açığa serilir ve ondan soruşturulmalıdır”… Fakat sonra sorar: “Peki ama yokluk ile ilgili durum nedir?...” – Biz de şunu ekleyebiliriz: Ya varlık ile ilgili olarak?... Ya metafizikle ilgili durum ne?...

Dasein’ın varlığın kendisinin açılmasını sağlayan varlık olduğu olgusuna rağmen, yine de açıktır ki hiçlik ile karşılaşmak için ve dolayısıyla varlığın açığa serilmesi için zorunlu olan varoluşsal korku haline, istemekle sahip olunamaz… Bunun böyle olması Dasein’ın sonluğunun göstergesidir ve yalnızca ender görü anlarında hiçlikle karşılaşılabileceğini düşündürür… Dasein’ın ölüme-doğru-asıl-varlık olarak özerkliği ve öz-belirlemesinin hiçlik ile karşılaşmaların görünürdeki keyfiliğiyle sınırlı olduğunu düşündürür… Görmüştük ki, bu anlamda Dasein kendini hiçliğe teslim eder – kendini onun “içine bırakır”… Bu düşünceyle bağlantılı olarak Heidegger şunları yazar :

Dasein’ın yaptığı gibi, gizli korku temeli üzerinde kendini yokluğun içine bırakmak, insanı yokluğun bir bekçisi yapar [Platzhalter des Nichts]… O kadar sonluyuzdur ki kendi kararımız ve irademizle kendimizi köklü bir biçimde yokluğun önüne getiremeyiz bile… Sonlu, kendine varoluşta öyle derin siperler kazar ki, en öz ve en derin sınırlılığımız özgürlüğümüze teslim olmayı rededer… Dasein’ın yaptığı gibi- gizli korku temeli üzerinde kendini yokluğun içine bırakmak bir bütün olarak varlıkların ötesine geçmektir… Aşmadır…

Heider hiçlikle karşılaşmada varlıkların aşılmasının “bizi metafiziğin kendisi ile yüzyüze getirmesi gerektiğini” söyler… O halde, metafizik nedir?... Metafizik varlıkları varlıklar olarak ve bir bütün olarak kavramak üzere yeniden elde etmeyi amaçlayan, varlıkların ötesi hakkında ya da varlıklar üzerinden geçerek [Varlık hakkında] soru sormak demektir… Yoklukla ilgili soru da, varlıkların ötesi hakkında ya da onlar üzerinden geçerek, yani bir bütün olarak varlığı sorgulama gerçekleştirir… Öyleyse “metafiziğin” amacı varlıkların karşılaşmamıza açık olan zeminine dikkat yönelterek, Varlık olarak varlığı anlaşılabilir kılmaktır…

Jünger’e bir mektubunda Heidegger şöyle yazar: “Metafizik nedir?” dersi “hiçliği” … düşünür, ki özü açısından varlıktır*… Hiçlikle karşılaşma yoluyla kendi ölümlülüğümüzün anlam ve önemini kavramak aslında… Varlığın anlamı ve gerçekliğine ilişkin bir kavramdır ve öyle görünecektir ki, işte bu metafiziktir… O halde metafiziğin olanağın temeli Dasein’ın özsel hiçliğinin ve varlıkların hiçliğinin açığa çıktığı, ölümün kavranmasında yatar… Gerçekten de Heidegger’in iddiasına göre, “gerçek” metafizik hiçlik üzerinde temellenir ve Hristiyanlığın Tanrı anlayışıyla ilgili olarak bile bu böyledir… Yaratıcı olarak Tanrı’nın her şeyi yokluktan yarattığı düşüncesi Hristiyanlığın tanrı ve varlıklar anlayışı içinvazgeçilmezdir ve “yokluğun yorumunun varlıklara ilişkin temel anlayışı belirlediğini”** gösterir… Bununla birlikte, Heidegger belirtir ki, Hristiyanlığın varlıklara yönelik irdelemesinde “yokluk tam anlamıyla varlığın karşı-kavramı [olarak gösterilir], yani onun değillemesi olarak”, ve varlık olarak varlık ve yokluk olarak yokluk sorunları ortaya konmaz…” Yokluğun bu şekilde ele alınışı aynı zamanda Hristiyan Tanrı bilimsel düşüncesinin ve önceki metafiziğin sınırını da gösterir… Ama eğer yokluk kavramı geleneksel metafizikte sorunsal haline gelirse, o zaman varlıklar ile yokluk arasındaki karşıtlık “ilk kez olarak, varlıkların varlığı ile ilgili metafiziksel sorunun gerçek formülasyonunu uyandırır… Heidegger’e göre, “metafiziksel tartışmanın yalnızca varlıklarla değil ama varlık ile ilgili olması doğrudur ve hiçliğin varlıklarla karşıtlığı –ve hiçliği düşünme girişimi- yoluyladır ki, metafiziğin asıl ilgisi, yani varlık, gözler önüne serilir…

Heidegger üsteler: “Yokluk varlıkların belirsiz karşıtı olarak kalmaz, ama kendini varlıkların varlığına ait olarak açığa serer…” Her ne denli, Heidegger hiçliğin varlıkların varlığına ait olduğunu bildirse de, yine de aynı zamanda Hegel’in “arı varlık” ile “arı yokluk” aslında aynıdırlar düşüncesine katılır… Burada imlenen şey, varlığın varlıkların varlığına ait olmasıdır… Ve varlığın varlıkların varlığına ait olduğu içermesi beylik bir söz gibi gelse de, yine de kendisi varlıkların varlığına ait olarak hiçliğin, ve varlığın nasıl birlikte anlaşılmaları gerektiğini gösterir… Nitekim Heidegger şöyle yazmaktan memnundur:

“Arı varlık” ve “Arı Yokluk” öyleyse aynıdırlar… Hegel’in bu önermesi (Mantık Bilimi, cilt 1, Bütün yapıtları III, 74) doğrudur… Varlık ve yokluk birbirlerine aittir, fakat –Hegel’in düşünce kavramından bakıldığında –belirsizlik ve dolaysızlıkları açısından uyuştukları için değil, ama daha ziyade varlığın kendisi özsel olarak sonlu olduğu [weil das sein selbst im wesen endlich ist] ve yalnızca kendini yokluğun içine bırakan Dasein’ın aşmasında kendini açığa serdiği için…

“Birbirlerine ait olan… Varlık ve yokluğun” açılmasında Dasein’ın can alıcı rolü, Heidegger’in varlık “sonlu”dur öne sürümünde açık kılınır… Varlık, ortaya çıkması için sonlu bir varlığı gerektirmesi anlamında “sonlu”dur… Heidegger, Hristiyan doğmayı tartışırken şöyle belirtir: Eğer Tanrı, Tanrı ise yokluğu bilemez, çünkü varsayılır ki, “Saltık” tüm hiçliği dışarıda bırakır… Ancak sonlu, ölümlü bir varlık hiçliği bilebilir ve öyleyse ancak sonlu bir varlık ile ilişki içinde varlığın kendisi açılabilir…

Heidegger, varlık sorusu metafiziğin kuşatıcı sorusudur der ve devamında yokluk sorusu metafiziğin bütününü kapsayan bir soru türü olduğunu gösterir vargısında bulunur… Hiçlik konulu derse girişte metafizik nedir?... sorusunun yanıtlanması için metafiziğin temel sorusunun “varlığın gerçekliğinden çıkarak hiçlik” üzerine düşünülmesi gerektiğini ifade eder… Dasein’ın işlevi açısından “varlığın gerçekliğinden çıkarak hiçlik”*** ne demektir?... Bunun anlamı, varlığın gerçekliğini keşfeden varlık bilimin yaşama bir anlam verdiği ve böyle yapmakla da “kendinde köklü etik”**** olduğudur… Buna göre varlıkbilimsel olarak düşünmek ve böylelikle yaşam için bir anlam elde etmek aynı zamanda, “etik yapmak”tır… David Krell de benzer bir vargıda bulunur: “Nihilizm yokluğa aşırı derecede kafa yorulmasından kaynaklanmaz… Tersine yokluk sorusu sorularak ancak nihilizme karşı gelinebilir”***** Heidegger’in yazdığı gibi:

Eski ex nihilo nihil fit [yokluktan yokluk gelir] önermesinin öyleyse bir başka anlam içerdiği görülür… Varlığın kendisi sorusuna uygun bir anlam şöyledir : ex nihilo omne qua ens fit [Yokluktan tüm varlıklar olarak varlıklar ortaya çıkar]… Ancak Dasein’ın yokluğundadır ki [yani ölümde] en kendini özgü olanakları ile uyum içinde –yani sınırlı bir tarz da- bir bütün olarak varlıklar kendilerine gelirler…******

Peter Kraus



* Martin Heidegger, Gesamtausgabe, cilt IX, op cit., ‘Zur Seinfrage’ s.240
** What is Metaphysics?, op cit. S.109
*** Martin Heidegger, Einleitung zu ‘What is Metaphysik? (1949) op cit. S.381 Kaufmann çevirisinde op cit. S.219-20
**** Letter on Humanism Martin Heidegger : Basic Writings op cit. S.231-6
***** What is Metaphysics? Op cit. S.93
****** Martin Heidegger : Basic Writings op cit. S.110-11

Share/Save/Bookmark